in

İnsan

Dünya’nın en değerli varlığı olan insan,hayata bir amaç,bir değer olmak için gelir.Hayatı değiştirebilen,güzelleştirebilen ve iyiliği yaratan insan,kendi hayatını sürdürmek için bir mesleğe ihtiyaç duyar.Günümüzün yaşam koşullarında zaruri hale gelen bu ihtiyaç,yoğun emek ve isteğin uyumuyla mümkün olur.Birey için karmaşık ve yoğun uyarıcıların olduğu dünyada kendi dünyasını yaratmak,biçimlendirmek gibi bir hayali oluşturur.Emek ve isteğin uyumuyla mümkün olabilen amaçlar gerçekleşmediği zaman önce bir hayal sonra hayaller olarak çeşitlenmeye başlar.Günümüz dünyasında çeşitlenen bu hayaller anlık değişen şartların etkisiyle kendini yenilemek zorunda kalır.Standartlara bağlı olmayan,teknolojinin dinamik dünyasında anlık olarak değişen bu durumlar bireyi yoğun biçimde etkiler.Durgun bir zihnin yokluşunu yaratır.Her zaman tetikte olmanızı zorlayan dinamik dünya durgun zihni yok ederken bireye boşluk hissinide yaratır.Aldığımız kararlar,seçtiğimiz yöntemler boşluk hissinin derecesini belirlerken zihin kendine çıkış yolu bulmak ister.Kendini dinamik dünyadan soyutlamak,bağımsız bir görüş çerçevesine almak,yakını bırakıp uzağı keşfetmek gibi seçenekler bireyin çıkış yollarıdır.Hayattan bi haber olarak yaşamak,dinamik dünyanın değişimini ve gelişimini yok sayarak zamanını sürdürmek birey için ilk seçenektir.Kendini dinamik dünyadan soyutlayan insanlar değişime ve gelişmeye kapılarını kapatır.Dünya’nın dönmesi,günlerin geçmesi ve buna bağlı olarak gelişen,kabuğunu yenileyen,zihnini,yüreğini farklılıklara açan bireylerin olması kişi için bir anlam ifade etmeyecektir.Bunu yaşam tarzı olarak benimsemesi diğer insanlar ile olan mesafesini arttıracaktır.Kendine geçilmez bir set oluşturur.Psikolojik olarak kendi benliğini yansıtmaya çalışır.İyi bir gözlem yeteneğine sahip bireyler bunu kolayca anlayıp çözmek ister.Gizlenilmek istenen sırrı rahatlıkla ortaya çıkarır.Böyle bir yeteneğe sahip bireyler için gizem,sadece ortaya çıkarılması gereken bir maddedir.İstediğiniz kadar çaba gösterin.İstediğiniz kadar dikkat edin.Başarılı olamazsınız.Peki tam tersini uygulayıp,değişimi ve gelişimi hissetmek isteyenlere ne demeli?Değişim ve gelişimi istemek,hayatında bir kez olsun yaratıcılığını göstermek,bireyler için bir macera olabilir mi?Yoksa bir maceradan öte bir gereklilik midir?Siz karar verin.Gerçekliğini sorgulamak,çevresini irdelemek,sorunlara tarafsız yaklaşmak birey için erdem bir davranış olmaz mı?Yoksa öylesine yaşamayı mı tercih etmeliyiz?Klişeleşmiş,kalıplaşmış yargıları öne sürerek nasıl olsa değişmeyecek diyerek bir yaşam tasarlanabilir mi?Dünya toplumlarını oluşturan bireyler bir yaşam tasarladıklarının farkında mı?Sınırları bile aşacak düzeyde oluşumuz bir sıradışılık değil midir?Farkına varabilmek için yeni bir pangea patlamasına gerek yoktur.Yeni kıtaların oluşmasına gerek yoktur.Yeni bir dünya’nın oluşmasına gerek yoktur.Yeni ırmakların,yeni göllerin,yeni denizlerin,yeni okyanusların oluşmasına gerek yoktur.Olanla yetinmek olanı farketmek daha kolay olmaz mı?Olanın içerisinde bulunmak,heyecan duymak insana yeterli gelmez mi?Tanımadığınız bir insanı tanımak istemeniz bile bir heyecan bir macera iken bu vurdum duymazlığınız neden?Sabırlı olmayışınız neden?Egolarınıza olan esirliğiniz neden?Çevrenizdeki insanlara olan kibriniz neden?Misal hiç önyargısız bir market çalışanıyla uzun uzun konuşabildiniz mi?Mahallenizdeki,sokağınızdaki bir esnafla alışveriş dışında farklı bir konu konuşabildiniz mi?Belki aradığınız bilgi,aydınlığa erişmek için istediğiniz fikir,bahsetmiş olduğum bu insanlardadır.Bana şu şekilde bir soru sorabilirsiniz.Siz,bizim nerede yaşadığımızı sanıyorsunuz?Tabiki de bunları biliyoruz ve farkındayız.Herkes gibi biz de bunları yaşadık.Sizin dediğiniz mahalle kültürünü,sokak kültürünü soluyoruz gibi yanıtlar verebilirsiniz.Böyle yanıtlar karşısında size sadece haklısınız derim.Farklı düşünenler için ise ısrarımı sürdürür ve yinelerim.Ama bu kültürü tuhaf görenlerin olduğunu bilmek vahim bir durumdur.Sorduğunuz zaman nasıl olur?diye soranlarda olur.Bazen anlatırsınız ve açıklarsınız.Yetmez ise kanıt gösterirsiniz.Çünkü;anlattığınız sözde kaldığı zaman zihin muğlak bir yapıya bürünmeye başlar.Bazen bir müziğin ezgisi,tınısı ve ritmi bile insanı ele verebilir.Eğer meraklıysanız,keşfetmek ve tanımak istersiniz.Tanıdıkça daha fazla ilgi gösterip gerçekten değerli olduğunu hissettirebilirsiniz.Karşınızdakinin yüzünde oluşan o gülümseme o tebessüm bir teşekkürdür.Sohbetin güzel ve akıcı geçtiğini gösterir.Arkasından gelen”Tekrar gel”cümlesi sizin sevinmenize katkı sağlar.Anlayışın,tevazunun hüküm sürebildiği bir yaşam alanında insan düşüncesi,insan fikri ve insan doğallığı kendini açığa çıkarır.Kendinize sınırlar belirlemediğiniz zaman değişim kendiliğinden ortaya çıkar.Sizin tek bir kıvılcımınız yeterlidir.İnsanın mesleği ne olursa olsun.Hangi konumda olursa olsun.Statüsü ne olursa olsun.Eğer o kıvılcım çıkmak istiyorsa çıkar.Hatıralarınız,deneyimleriniz,ilkleriniz her zaman önemlidir.Geçmişiniz bir film karesi gibi önünüze serildiği zaman yoğun duygular arasında kalırsınız.Bir öz eleştiri süzgecini yaratırsınız.Düşünceleriniz,fikirleriniz o süzgeçten sıyrılmak istediği an anlarsınız.Fikirlerinizin olgunlaştığını hissedersiniz.Böyle anlarda olumsuzluk yüklü hatıraları,fikirleri,düşünceleri çarmıha germek istersiniz.Çünkü;kendi arayışınız,geçmiş ve gelecek arasında yolu belirlemek zorundadır.Kararlarınızın gölgesinde saklı olan yıkılmazlarınız,tabularınız bu yolun gerisinde kalmak zorundadır.Sizi geriye çeken pişmanlıklarınız,tecrübeleriniz,hatıralarınız ise en büyük ağırlığınızdır.Zihninize demirlenmiş bu ağırlıklar yaşamınızın her evresinde olacaktır.Hatırladığınız her an sizi frenleyip kontrol edecektir.Olasılıkları belirleyen bir mekanizma olacağı için birey kendisiyle mücadele edecektir.Kazanılması mümkün olmayan bir mücadele olduğu için kimi erken farkına varıp yenilgiyi yudumlamak isteyecektir.Kimileride yenilginin olduğunu bile bile inadını sürdürüp mücadeleyi sürdürecektir.Kazanmasam bile mücadele ederim.Bu benim yaşamak için bir nedenim diyecektir.Varını yoğunu yaşamak için harcayan insanlarım mücadele kavramı genişletilip daraltılabilir.İnsan,kendi benliğiyle,kendi gerçekliğiyle zamana,sanata ve tarihe ilham olur.Tıpkı insanda bulunan mücadele gibi ilham’a ışık olur.Peki insanın yaratmış olduğu gerçeklik sevgiye de ışık olabilecek mi?İlham olabilecek mi?Sadeliği barındıran gerçeklik sevginin sadeliği karşısında kendini yaşattırabilecek mi?Bir bütünlük içinde varlıklarını sürdürebilecekler mi?Yoksa senin ve benim gerçeklik diye iki ayrı kutba mı dönüşecek?Bir keresinde yaşamı puzzel’a benzetmiştim.İçerisine bütün insani değerleri katarken gerçekliği puzzel’ın dışında tutmuştum.Gerçeklik denen bir parçanın eksikliği yaşamda eksik olan gerçeklikle eş değerdedir.Gerçekliği bile türlerine ayırabiliyorken biz insanlar hangi gerçekliği bilebiliriz ki?Gerçeklik nedir?Bütün insanların söyledikleri gerçeklikler farklı ise o zaman gerçeklik kişiye göre mi farklılık gösterir?Dünyadaki bütün toplumlar sadece bir gerçeklik yaratabilirler mi?Peki,zihnimizde hiçbir gerçeklik yoksa ve biz onu farklı varlıklar üzerinde düşünüp değerlendiriyorsak o zaman varlıkların oluşma sürecini izlememiz gerekebilir mi?Ahlaki ve etik olarak ayrılabilir mi?Bir mühendis,bir mimar için gerçeklik nedir?Mühendis veya mimar,yarattığı yapılar,yarattığı eserler üzerinden gerçekliği anlatabilir mi?Bir müzisyen için yarattığı sesler,tınılar,ezgiler ve notalar üzerinden gerçekliği yansıtabilir mi?Bir doktor iyileştirdiği hastalara gerçeklik mantalitesi üzerinden yaşamı bütünleştirip anlatabilir mi?Bir öğretmen yetiştirdiği ögrencilerin zihinlerine gerçekliği kavratabilir mi?Bir çiftçi yetiştirdiği,ürettiği tarımsal ürünlerle,bitkilerle gerçekliği açıklayabilir mi?Bir ressam yaratmış olduğu sanatsal tablolarla gerçekliğin rengini gösterebilir mi?Evren için gerçekliğin ne olduğunu bilebilir miyiz?Gerçekliğin genişliği sınırlarla belirtilip tanımlanabilir mi?Böyle soruların yüklü olduğu bir denizde gerçekliği aramak,insanın gökyüzünde güzel yemekleri istemesine benzer.Sınırsızlığa meydan okuyan zihin, hiçbir engele takılmak istemez.Ulaşılmaz olarak görülenlere ulaşmak ister.Kendini üstün görmek yerine küçümser.Aklında büyüterek sanki başaramayacağını bilir.Şeffaflığın izinde yaşamı takip etmek ister.Ama bu konuda başarılı olmadığını çok geçmeden anlar.Gözlerinin önüne serilmiş muğlaklık perdesi onu karmaşıklıklarla dolu bir dünya’ya doğru iter.Çözümleyemediği sorunlar biriktirerek kendine sorunlarla yığılı bir dağ yaratır.Üst üste yığılmış sorunlar arasından öncelikli olanı bulmaya çalışır.Hayati öneme sahip olan sorunlar kendiliğinden ortaya çıkıyorken bizim öncelik olarak görmek istediğimiz sorunlar ise sadece bahanelerle dolu gerçek dışı isteklerdir.Düzensiz olarak varlığını korumak isteyen bir yaşam formunda bu isteklerimiz ön planda olmaya çalışır.Bazen kendi kişiliğiniz,kendi etik değerleriniz,sürekli değişmekte olan yaşam formunda kendi değişimini yaratmak ister.Alternatif bir seçenek olmaya çalışır.Bıkmışlığın,sıkılmışlığın verdiği rahatsızlık onu bir alternatif olmaya zorlar.İnsanların genel dünya görüşleri bu anlayış içerisinde nefes almak ister.Yeni bir yaşam formunu yaratmayı istemek insanların en temel gereksinimleri gibi görülüp anlaşılması gerekir.İnsanlara hizmet eden her şey bir ihtiyaç olarak görülmelidir.Kalıplaşmış,şekillenmiş bir toplumda değişimi istemek bazen insanlara değiştirilmesi mümkün olmayan bir komiklik gibi gelebilir.Tamam.Haklısınız ilk söylenildiği zaman komik gelebiliyor.Ama değişmez diye bir kuralda yoktur.Zamana,yıllara ve kuşaklara ayırarak bir çözüm geliştirilebilir.Bu çözüm kendisini eğitim olarak ortaya çıkartır.Çözümün çaresi yine eğitim olur.ilk olarak kolay eğitilebilen çocukların zihinlerine odaklanılması gerekir.Çünkü;yetişkin bir insan zihninin değişmesi zordur.İsteseniz bile değiştiremezsiniz.Çocukların zihni ise verdiklerinizi hemen alır.Doğru bir eğitim anlayışı ile güzel zihinler yetiştirilebilir.Değişimin temeli olan bu anlayış geleceğin aydınlatılmasını sağlar.Hepimizin sorumluluğunda şekillenen gelecek yeni fikirlerin tasarlanmasını gerçekleştirebilir.

What do you think?

1 Beğeni
Upvote Downvote
Yeşil Yazar

Written by Furkan Korkmaz

Bir cevap yazın