”Sen hiç gökyüzü hıçkıra hıçkıra ağlarken; denizi mavi gördün mü ?”
Ben görmedim. Böylesine bütünleşmiş bir ikili zaten nasıl olur da ayrı hareket ederdi? (im-kan-sız-dı) İşte çağımızın büyük sorunu. ”Bütünleşememek”. Bu yüzden bu kadar yarımız, yalınız. Hayatlarımıza birilerini aldığımızı sanıp ,sadece kapıyı açmışız da,içeri almamışız. Zamanında başkalarının kırdığı kalpleri onarmaya çalışmış, kırılan yerlerimizden kopmuşuz. Biz, kendimizle dahi ayrışmışız. İçimiz farklı konuşmuş, dışımız farklı. Ya içimizden söylemişiz şarkılarımızı, ya dışımızdan ağlamışız ağıtları… Kolaydır ya hani hemen isyan bayraklarını asmak kapımıza. Ah ne kuleler dikmişiz de, çıkıp bakmamışız.
Yarabantlarımız olmuş sonradan gelen her yeni ‘el’. Kıymet değer dedikleri bir kişiye mahsusmuş. Sadece bir kişi. Ardından gelen her kimse, suratına kapının o sert rüzgarını yemiş. O rüzgar nefesini kesse bile vazgeçmeyeni de olmuş, zile basmadan çekip gideni de.
İşte bu yüzden , koca bir nesil biz
”ayrık otu”…