in

İyi Ki Doğdum (18/19)

18…

Küçüklüğümüzden beri söyleriz. ‘Ah bir 18 olsam’ diye. Sen 18 öyle bir geçtin ki… en çok değiştiğim-değişmek zorunda olduğum- buna büyümek denebilirse eğer büyüdüğüm, büyüdükçe de fark etmeden küçüldüğüm bir sene yaşattın bana.

Küçüklüğümden beri doğum günlerim benim için hep özel olmuştur. Günler öncesinden karnımda minik depremler yaratan bir heyecan sarar beni. En güzel kıyafetimi giymek için sabırsızlanırım. Ve her sene pastanın üstündeki mumları üflerken dileyeceğim dileklerim hep hazır olur. Ellerimi birleştirip gözlerimi kapatırken unuttuğum hiçbir dileğim kalsın istemem.

Seni de böyle karşılamıştım aslında. Aklımdaki tüm dilekleri mumları söndüren nefesimle beraber teslim etmiştim. Fakat ne yalan söyleyeyim içimden bir ses bana olacakları o zaman fısıldamıştı. Ama ben onu en yüksek sesli kahkaham ile susturmuştum.

18…

Seninle tanıştıktan sonra tüm hayatım değişti. Bir şehirde tek başıma kaldım. Bende birçokları gibi üniversiteli olmuştum. Ama pek değerini bilemedim galiba. Çünkü kendi hayatımı yaşamak yerine bir başka hayatı yaşamaya ve bir aşkı yaşatmaya çalışıyordum.

Senden özür dilerim 18. En çok da kendimden. Hep her şeyi kontrol edebileceğime inanıp bu kadar hırpaladığım için, bırakmayı bilmediğim için. Sadece siyah ve beyazın varlığına inanıp griye hiç yer vermediğim için. Saçım bozulur diye o güzel araba yolculuğunda camı açmadığım için. Üzerime leke bulaştığı için tüm günü kendime zehir ettiğim, sadece varış odaklı olduğum için. Belki de yoldu güzel olan. Bunu bilemedim. O kadar ‘en iyi’ ve planlı olmalıydı ki her şey, senin bana getirdiğin güzellikleri göremedim belki de. Her zaman aklımdakini yapmak için elimden geleni yapan biri oldum. Ama 18, sende biraz fazla zorladım. Eğer sadece varış yerinde olmasaydı gözüm, yolda camı indirseydim, havanın buz kestiğini ve beni sıcak tutacak yere dönmem gerektiğini bilirdim.

Ve de çok teşekkür ederim sana. Bana bırakmayı, vazgeçmeyi öğrettiğin için. Ben ne kadar çabalarsam çabalayayım bazı şeylerin olmayacağı varsa olmuyormuş. Bunu senden öğrendim. Her şerde bir hayır, her hayırda da bir şer olduğunu ise babamdan. İlk işimi birlikte karşıladık. Öğretirken öğrenmeyi öğrettin bana. Çok bildiğime inandığım halde hiçbir şey bilmediğimi. Teşekkür ederim 18. Benden birçok insanı, yaşanmamış anı alsan da önümdeki çok uzun olan o yolu görmemi sağladığın için. En sevdiğim arkadaşlarımla çılgınlarcasına dans edip, güneşin doğuşunu izlememize izin verdiğin için. Denizden gelen dalga sesleri eşliğinde geçirdiğimiz o güzel saatler, kırk yıl hatrı olan kahveler, sonsuza kadar saklayacağım küçük hediyeler için.

Ama artık sana veda etmem gerek çünkü senin yerini almaya gelen biri var. Elveda 18. Neredeyse hiçbir gününü hatırlamak istemediğim ama her gününden çıkardığım dersleri hayatım boyunca uygulayacağım bu özel yaş. 18…

19…

Bunca lafın ve yaşa yüklediğim anlamın üzerine yine de sen gelirken korkma. Çünkü ben seninleyken hiçbir şeyden korkmayacağım. Üstüm kirlenir diye çimlere oturmaktan, kılçık çıkar diye balık yememekten, ellerim kirlenir diye yemek yapmaktan, ayaklarıma kum yapışır diye denizden korkmayacağım.

Ve de kaçmayacağım. Eleştirilerden, kötü günlerden, olabilecek hiçbir şeyden. Aşktan bile. Yeni birini tanımaktan kaçmayacağım. Yeniden düşme ihtimalim olsa da hayatın her alanında merdivenleri çıkmaya devam edeceğim. E olur da düşersem önceki kabuk bağlayan yaralarıma bakıp tekrar ayaklanacağım.

Bir de kabul edeceğim. Kaybetmeyi kabul edeceğim. İnsanları, oynadığımız masa oyununu, en sevdiğim bilekliğimi kaybetmeyi. Terazinin dengede durması için iki kolunda da eşit ağırlık olması gerektiğini ve bunu tek başıma başaramayacağımı kabul edeceğim.

Bu sene tek bir dileğim olacak 19. Mutlu olmak. Bence beraber bu dileği gerçekleştirebiliriz.

Ne dersin?

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote

Bir cevap yazın