in

Kılavuz

Son zamanlarda bir ağaç altında uyandım rüyalarımda. Sonra tekrar uyadım üzerimde çocukluğumdan kalma bir battaniye. Çift kişilik bir yatak, aylardır tek istediğim çocukluğumda yüksekliğini dahi  ayarlayamadığım yastığım. Baş ucumda açık pencere. Esen rüzgara kılavuz olup yaz sıcağını az da olsa uzaklara götürüyor. Güneşi görmeyen odam. Sağımda bir balkon var bazen geceleri yıldızlar için çıkıyorum.

Yaklaşık 14 aydır buradayım. Eşyalarımı hiçbir yere yerleştirmedim hala valizde duruyorlar çünkü kalıcı değilim burada.

Arkama dönüp son 14 ayda neler yaptığıma bakıyorum ve 29 yıldır söylemediğim kadar yalan, kırmadığım kadar kalp, çekmediğim kadar acı çektim, çektirdim ve daha onlarcası. Hiç bir zaman hayatımda böyle bir insan olmak istemedim. Hayat süprizlerle dolu.

Hayat beni oradan oraya sürüklerken kollarım geçtiğim yollara sarılmaya çalıştı. Gün geldi iki gün, gün geldi aylarca ve bazen yıllarca sarıldım. Sıkışık bir trafikte dört tekerlekli araçların aldığı yol kadar ilerleyebildik. Bazen gece gelecek olan fırtınayı sabahın erken saatlerde ki bulutların renklerinden anlayabiliyordum ama siper alıp korunklı bir yere çekilmek yerine, ısrarla fırtınanın merkezine gidiyorum. Şimşeklerin geceyi aydınlatması, gök gürültüsü ve yağmurun şehri ıslatması. Kendimi çocukluğumun geçtiği ege sularında ki denizden çıkmış gibi hissediyorum.

Hakikati bilmiyorum. Yıllar boyunca işiten kulaklarım, gören gözlerim hep suretler sildi. Bulanık kalan kırıntılar, rengi solmuş her an düşebilecek yapraklar gibiydim. Umutlarım vardı bu yaşa onlar sayasinde geldim. İnsanlar tanıdım güzel gözleri vardı. Narin tümceleri, hoş ve bi o kadarda gaddar yürekleri. Alev almak gibiydi. Kış günü okyanusun ortasında yanan bir gemi. Suya atlasam donacağım, yukarıda kalsam yanacağım.

Herşey 14 yaşım da başladı. Bana anlatılan hayat o kadar güzeldi ki. Rüya gibi. Keşifler başladıkça çok geçmeden söylediğim tek şey “Hoşcakal” oldu. Sonra yine… Ve bir daha. Hayallerimde koyduğum hiçbirşeyi yerinde bulamadım.

Yoksulluğun getirdiği krizleri tüm uzuvlarımda hissettim. Kırık kapıların ardında duran tahta bir destek buldum. Arzularımı, yaptıklarımı ve geçen her anıyı bu desteğe borçluyum. Ayakta kalmak nesef almaktan daha zor değil mi?

Aslında soğuk odaları seviyorum. Kışın kalbinde doğduğumdandır belki de. Ama yine de insan sıcak bir el istiyor. Tutmasada yakınında olduğunu bilmek güven verici.

Fazlaca göç ettim şu kısacık ömrümde. Bazen aynı şehirde ki başka bir yuvaya bazen şehre çok uzak bir çadıra. Doğduğum şehri terk ettiğim de oldu hayallerim için. Hiç tanımadığım bambaşka diyarlara. Her yolculuğun sonu yine hoşcakal ile bitti.. Ne aradığımı bulabildim ne de kendimden bir parça bırakabildim. Hiç kimseye kızmıyorum çünkü tek suçlu benim. Eğer bir yola çıkıyorsak iki şey çok önemli birincisi hedef. İkincisi de bir kılavuz. Ben hedefi olup kılavuzu olmayanlardandım ve işte bu benim yaptığım en büyük hataydı. Bir yola çıkıyorsanız eğer mutlaka kendinize bir kılavuz bulun. Yoksa pusulasız kör bir denizciden farkınız kalmayabiliyor.

Şeref UYGUN

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Kırmızı Yazar

Written by Şeref Uygun

Bir cevap yazın