Sabah kalktın yüzünü yıkayıp, aynada kendini gördün bir durdun. Kahve makinesine kahve koyup diyete uygun bir kahvaltı hazırladın. Bir kibrit kutusu kadar peynir, yarım kepekli ekmek, 3 tane zeytin, avokado ezmesinden oluşan bir kahvaltı. Her şey bu kadar doğru olsaydı zaten mükemmel diye bir kavram olmazdı değil mi? Tık diye bir ses duyuldu kahven hazır fincanına yarım kahve koydun ve hasırdan oluşan sandalyeye oturdun. O yerden çok yüksekte olan camından yağmuru izliyorsun. Bir yandan kahveni yudumlarken yağmur sesleri sana eşlik ediyor. Aniden hazırlanıp yürüyüşe çıkıyorsun. Bir ceket giydin kapşonunu kafana çektin kulaklığı taktın ve o ana telefonun çaldı patronun seni arıyor neden çünkü işe gitmedin telefonu eve bırakıp evden çıktın. O müzik anılarını hatırlatırken sen daha çok hızlanıyorsun hızlandıkça da yağmur damlaları yüzüne vuruyor. Hava kapalı insanlar işte çalışıyor, öğrenciler okulda, hastalar hastahanede, yaşlılar huzur evinde, fakirler.. zenginler… duruyorsun ve kafanı kaldırıp gökyüzüne bakıyorsun .. ah o kuşlar her şeye rağmen uçuyorlar çünkü kuşlar uçmayı unutmaz… ‘biz de yaşamayı unutmuyoruz üzüntüde de, sevinçte de her sabah umutla kalkıyoruz’. Ve etrafına bakıp diyorsun ki mutluyum… 🙂
Yaşamak dediğiniz bu aslında..
Üzülüyorsanız bile hayat devam ediyor..Sizi kendine katıyor.
Emeğinize sağlık güzel bir yazı..