in

XVIII. Yüzyıl’da Anadolu’dan Bir Kesit

2019 sonlarında Çin’in Hubei eyaleti başkenti Wuhan’da ortaya çıkıp tüm dünyaya yayılan COVİD-19 nam-ı diğer korona virüs ilerleyen süreçte Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi olarak ilan edildi. 2020 Mart ortalarında da ülkemizde görülmeye başlanan salgın karşısında birtakım önlemler alındı. Yakın geçmişte bu tür salgın ve afetlere pekte yabancı değiliz. Uzak geçmişte ise bu tür doğal afet ve salgın hastalıkları arşiv vesikalarımız sayesinde ortaya çıkarılabiliriz. Bununla ilgili yerli ve yabancı birçok araştırmacının tetkikleri mevcuttur. Bizde elimizde mevcut olan ve varlığı akademik camia tarafından bilinen bir mecmuadan hem bu konuyla ilgili ufacıkta olsa bilgi veren bir kısmı hem de birinci ağızdan zamanın kırgın ve afetlerini derlemeye çalıştık.

Peki mecmua nedir? Mecmua, Arapça bir kelimedir ve cem’ kökünden türetilmiştir. Geniş anlamda ise çeşitli yazılardan meydana gelmiş el yazması kitap anlamını ihtiva etmektedir. Geçen asırda ise derginin karşılığı olarak kullanılmaktaydı. Mecmuaların çok az bir kısmının müellifi ya da müstensihi bellidir. Genellikle düzenlenme tarihleri yoktur. Bu eserlerin hangi döneme ait olduğunu ise değişik vesilelerle atılan tarihlerden tespit etmek mümkündür. Mecmualar birer derlemedir. Bu yüzden her mecmua bir tarihsel dönemi içine alır ve bu zamandilimindeki düzenleyicisinin tercihlerini yansıtır. Mecmualar bir şiir derlemeleri olmaları sebebiyle başta edebiyat, tarih, tarihi coğrafya, ilahiyat, sosyoloji, etnografya, ziraat ve hatta tıp konularında yazıldığı devri aydınlatır. Yararlandığımız mecmua Milli Kütüphane’de A4277/2 numarada kayıtlıdır. Kenar notlarına düşülen hicri 1117-1142 arasında düşülen tarihlere bakıldığında 18. Yüzyılda yazıldığı muhakkak olan mecmuada sade bir dil kullanılmıştır. Çeşitli konuların yanı sıra Osmanlı şehir ve kasabalarına ait izlenimlerde yer almaktadır. Ana metnin dışında kenarlara düşülen notlarda mecmua müellifinin olduğu kesin olan aile ve yakın çevre ile ilgili doğum, ölüm, nikah, boşanma gibi bilgiler, Osmanlı bürokrasisinde yapılan tayin ve aziller, kısa bir Osmanlı tarihi dahi yer almaktadır. Bizim değindiğimiz konuda bu kenar notlarında yer almaktadır. Burada yazılanlardan anlaşıldığına göre ismini mecmuanın hiçbir yerinde (en azından aşikare) zikretmeyen müellifimiz Kayserilidir. Notlarda genellikle bu çevreyle ve hicri 1115-1161/miladi 1704-1748 tarihleri arasında cereyan eden olaylarla ilgilidir. Bu dipnot tarzı düşülen notlar mecmuada 146b-154a sayfaları arasında parça parça ve belli bir kronolojik sıra gözetilmeksizin verilmiştir. Elden geldiğince tarih sırası düzenlenmiş ve günümüz Türkçesine göre uyarlanmıştır. Hicri tarihler miladi tarihe çevrilmiştir. Müellifin kullandığı, okka, kile, batman, vukiyye ölçü birimlerini sevabıyla günahıyla kg birimine göre vermeye çalıştık. Ürünlerin fiyatlarının belirlenmesine gelince bu sayfalarca akademik tetkikat gerektirecek iktisat ve para tarihiyle ilgili konular olması bakımından burada değinmiyoruz. Müellifin meydana gelen salgınların ardından tarım ürünleri ve bazı temel ihtiyaçların fiyatlarındaki artışı belirtmesi akla iki olasılık getirmektedir. Birincisi ürünlere getirilen normal fiyat artışı. İkincisi fırsatçılık. Fiyatların belirtildiği tarihlere baktığımızda 1710’da hayvanların ölümüne sebep olan bir salgın hastalık ve hemen ardından ürün fiyatlarına 1 guruş zam yapılmıştır. 1713’te bir salgın hastalık daha olduğu ve ardından 1713 ve 1714’te fiyatların arttığı görülmektedir. 1717’de depremler meydana gelmiş ve 1718’de yine fiyatlar artmıştır. 1717’deki depremde müellifin “üçüncü defa yağmur duasına” çıktıklarını zikretmesi, bu yılın aynı zamanda kurak olduğuna da işaret ediyor olabilir. 1719’da Gemerek ve Bozok’ta yine bir salgın olduğu ve fiyatların bir kez daha yükseldiği görülmektedir.

Mayıs 1703-Mayıs 1704 (1115 senesi): Şiddetli bir kış oldu. Erzingan’da [Erzincan] ve Gürcistan tarafında bağlarda ve bahçelerdeki meyve ağaçları tamamen dibinden kurudu. [Bahçeleri] Tekrar oluşturdular.

10 Şubat 1705: Pazartesi saat yedide iki büyük deprem oldu.

Mart 1709-Nisan 1710 (1121 senesi): Şiddetli bir karasığır kıranı oldu. Bütün memlekette olduğu gibi Kayseri, Adana ve Engürü’ye[Ankara] kadar geldi. Bütün sokaklarda sığır leşinden geçilmez oldu. Kıran olduğu günlerde bir öküz düvesi yarım guruşa satıldı. Aynı yıl Pilas ve Gemerek buğdayının ölçeği (6kg) bir guruş, aşılık Bozok arı buğdayın 90 kg’ı 1 guruş, Zamantı’nın gök çavdarının 48 ölçeği (288 kg) 1 guruş, burçağın 102 kg’ı bir guruş ve arpanın 125 kg’ı bir guruş, unun 126 kg’ı, mercimeğin 38 kg’ı, tulum peynirin 28 kg’ı, sade yağın 12 kg’ı [1’er guruş] arttı.  Pastırmanın 7 kg’ını 1 sülüse aldım.

28 Ocak 1713: Buğdayın 10 ölçeği (50 kg), arpanın 14 ölçeği (70 kg), unun 35 kg’ı 1 guruşa satılır oldu.

26 Mayıs 1713: Yine bazı köylerde sığır kıranı oldu.

21 Ekim 1713: Buğdayın 25 kg’ı, arpanın 37 kg’ı, samanın çeteni 2 guruşa alıcı buldu.

Ocak 1714: Harman zamanı buğdayın 26 [kg’ı], arpanın 48 [kg’ı] [1 guruş] oldu.

Ocak 1714-Ocak 1715 (1126 senesi): Buğdayın 36 kg’ı, arpanın 54 kg’ı 1 guruş oldu. Daha sonra harman altı arpanın 90 kg’ı, buğdayın 25 kg’ı [1 guruş] oldu.

Ocak-Şubat 1716: Zemheri [ocak] ve gücük [şubat], bahar gibi geçti. Martın yedinci gününden abrilin [nisan] beşinci gününe kadar büyük bir sis oldu. Gâh bir sille, gâh bir karış, gâh beş altı parmak oldu. Yedi sekiz defa damları göremez olduk. Elhâsıl sis, yirmi sekiz, yirmi dokuz gün hiç aralık vermeyip devam etti. Bu tarihten sonra abrilin dokuzuncu ve on ikinci ve on altıncı ve on dokuzuncu günlerinde kar yağdı. Hayvanlar [içeri] kapandı. Büyük buzlar ve don oldu vasfedilemez. Allah’a hamd olsun abrilin yirmi beşinci gününden sonra bağları kesmeye ve [ağaçları] budamaya başladık.

9 Mayıs 1717: Cuma günü sabah namazı vakitlerinde henüz güneş doğmadığı sıralarda dehşetli bir uğultu peydah oldu. Öyle bir deprem oldu ki az kaldı dünya yere geçe yazdı. Çok deprem gördük bunun gibisini işitmedik ve görmedik. Yağmur duasının üçüncü günüydü, sabah namazını kılıp duaya gittik. Dua bitinceye dek beş altı defa daha oynadı. Amma önceki mübalağa idi. Bundan sonra öbür cuma gecesi [perşembe günü] yine aynı vakitlerde deprem oldu. El-hâsıl on-on beş güne durmayıp devam etti. Erkilet, Muncusun, Mavlu, Kayseri bütün harap oldu. Mavlu’dan 175 kişi, Erkilet’ten 2861 kişi, Kayseri’den 5300 kişi, Muncusun’dan 9 kişi vefat etti.

Aralık 1717-Kasım 1718 (1130 senesi): Buğdayın 42 kg’ı, arpanın 48 kg’ı 1 guruş [arttı].

15 Eylül 1719: Bozok’ta buğdayın 175 kg’ı, arpanın [   ] 1 guruş idi. Kuru üzüm ve incirin kilosu 4 akçe.

28 Kasım 1719: Pazarertesi gecesi ki, songüz [kasım] ayının yirminci günüydü. Bundan sonra kar yağmağa başladı. İki gün iki gece hiç durmadı. Salı günü akşama dek bir arşın kar yağdı. Bundan öncede bağ bozulurken bir miktar daha yağdı idi. Bu sene buralarda buğdayın 20 [   ], arpanın 30 [   ], unun 70 kg’ı, [    ] 50 kg’ı, incirin 30 kg’ı, [     ] 42 kg’ı, üzümün 28 kg’ı, tane üzümün 140 kg’ı, şire tarhanası 35 kg’ı, elhâsıl bu karın altında şehirde kesilmedik bağ kal[ma]dı. Gemerek’te ve Bozok’ta şiddetli salgın vardı. Bu sene martın altıncı günü Neze bağını işledik. Dördüncü gün karatavuk ve kuş ölmeğe başladı. Şurada burada akça kar kaldı tamam yaz oldu.

Kasım 1718-Aralık 1719 (1131 senesi): Arpanın 80 kg’ı, buğdayın 50kg’ı 1 guruşa oldu. Harman arpasının 24 kg’ı, buğdayın 120 kg’ı, çavdarın 180 kg’ı [1 guruşa] oldu.

Ocak 1720 (1131 senesi): Zemherinin [ocak] ortalarına kadar kurak geçti ve asla kar yağmadı, çiftler sürüldü. Ocağın ortasında pazar gecesi başladı şiddetli kış oldu.

Şubat 1720: Gücükün [şubat] beşinden sekizine bahar gelip çiftler sürüldü.

Kasım 1720: İncirin 14 kg’ı(?) beş akçe oldu. Ne kadar koyun keçi kırıldığı hesaba gelmez, çok kimsenin eli belinde kaldı.

1727 senesi: Ağustos’un on birinci cuma gecesi yağmur başladı. Aralık vermedi. Ekinler çürüdü. Dallarda kayısılar çürüdü. Yirmi dokuzuncu günü dahi şiddetli bir yağmur yağıp büyük bir sel oldu, o dahi çeşmenin önünü doldurdu.

Ağustos 1728-Temmuz 1729 (1141 senesi): Şiddetli ve büyük bir rüzgar ağaçlara çok hasar verdi.

11 Kasım 1748: Akşama kadar bir kırmızı güneş doğdu.

Resmi Kayserî Mecmuası, Milli Kütüphane Yazma Eserler Kataloğu, Nr. A4277/2.

Yaşar Çağbayır, Ötüken Türkçe Sözlük. Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2007.

Tuğba Kara, “18. Yüzyılda Bir Müellif Resmi Kayseri’nin Mecmuasına Göre Osmanlı Şehir Algısı: Erzurum Örneği”, Geçmişten Günümüze Şehir ve Çocuk I (Ed.: Osman Köse), Samsun 2016, ss.245-250.

Walther Hinz, İslam’da Ölçü Sistemleri, MÜ Yay., İstanbul, 1990.

Nuri Akbayar, Osmanlı Yer Adları Sözlüğü, Tarih Vakfı Yay., İstanbul, 2001.

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Kırmızı Yazar

Written by M.Servet-Ipek

Bir cevap yazın