Mornota Röportaj
Gökhan Erdoğan İstanbul’da dünyaya geldi. Hasanpaşa İlköğretim Okulunu, ardından Fatin Rüştü Zorlu Anadolu Lisesini bitirdi. Şimdi Sakarya Üniversitesi Hukuk Fakültesinde Hukuk Lisans eğitimini almaktadır ve son sınıftadır. Kendisi eğitimini aldığı bölümü çok sevmekte, hukukun bir yaşam tarzı olduğu düşünmekte ve her daim bir hukukçu gibi yaşamaya özen göstermektedir. Yanı sıra bir edebiyat aşığıdır. Durmaksızın okur ve elinden geldiğince yazmaya çalışır. Hayatını bir hukukçu olarak sürdürmeyi planlasa da, edebiyatın peşini asla bırakmamayı düşünmektedir. Ayrıca düzenli bir tiyatro seyircisidir.
Mornota ile nasıl tanıştınız?
Mornota ile Facebook üzerinde gördüğüm reklamlar vasıtasıyla tanıştım. “Düşüncelerini geniş kitlelere yaymak isteyen üniversiteli yazarlar aranıyor” başlığı merakımı uyandırdı. O an inceleyemediğim için içeriği kaydettim ve eve geldiğim de ilk işim siteye girmek oldu. Yaptığım inceleme sonunda kayıt oldum ve yazılarımı paylaşmaya başladım.
Mornota hakkında ne düşünüyorsunuz?
Mornota sanırım uzun zamandır aradığım platform.
Uzun zamandan beri yazıyorum ancak yazılarımı yaklaşık bir yıldır paylaşma yoluna gidiyorum. Fakat paylaştığım kitle kısıtlıydı. Mornota ile nispeten daha geniş kitlelere ulaşabileceğimi gördüm. Ayrıca tıpkı benim gibi yazmayı seven dostlarımı da okuma şansı bulmak cabası. Daha yeni olsam da, şimdiden Mornota’yı çok sevdim.
Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Sizi yazmaya iten şey ne oldu?
Kendimi bildim bileli kitaplar hayatımda.
Okumak benim için her zaman en sevilen eylem olmuştur.
Victor Hugo diyor ya “okuma aşkı barut gibidir, bir daha tutuşunca artık sönmez.” Durum bundan ibaret; okuma aşkı, öğrenme merakı hiç bir zaman sönmedi içimde. Çok fazla okuyunca artık insan bir zaman sonra kendiliğinden yazmaya başlıyor. Zamanla yazma becerisini geliştirip, çevresinden de beğeni görünce bu istek daha da alevleniyor.
Bazıları konuşmayı severler, bense kendini yazarak ifade edenlerdenim, yazarken kendimi özgür hissediyorum en başında.
Beni benden başkası daha iyi tanıyamaz, kendimle dertleşmek gibi benim için yazmak.
Hangi kategorilerde yazıyorsunuz? Konularınızı neye göre seçiyorsunuz?
Öncelikle ilgili alanım olan edebiyat kategorisinde yazıyorum; kısa öyküler, şiirler, denemeler. Bunlar üzerinde çalıştığım uzun soluklu romanımın yanı sıra yazdıklarım. Nefes almak gibi benim için, hayata bir es vermek gibi. Edebiyat vazgeçilmezim, ömrüm boyunca edebiyatla iç içe olacağım.
Bunun dışında ilgi alanlarım; tarih, felsefe ve kısa süre sonra meslek olarak edineceğim hukuk. Bu alanlarda yazmak nispeten daha zor benim için. Bir şeyleri yazmak için o konuda iyi bir mesai harcamış olmak gerekiyor. Konuşmak gibi kolay değil yazmak, atıp tutma şansınız çok fazla yok. Bu alanlarda bir kaç denemem olmasına rağmen, biraz daha üzerilerinde çalışıp öyle kalem oynatmak istiyorum.
Ayrıca her okuduğum kitaptan sonra bir eleştiri yazısı yazarım ki, şu aralarda bir tane yazıyorum, kısa zaman sonra da sisteme yükleyeceğim.
Son olarak yazar olmak isteyenlere öneriniz nedir?
Aslında bu yazarlığa nasıl baktığımıza göre değişkenlik gösterir. Profesyonel yazarlıktan bahsedeceksek, bu konuda ahkam kesmek haddim değil.
Ama benim gibi (şimdilik) sadece duygu,düşünce ifade etmek amacı ile yazmak isteyenlere; olabildiğince özgür düşünmelerini tavsiye ederim, nasıl istiyorlarsa öyle yazmalarını. Genel olarak herkesin ilk denemeleri kötü olur ancak yazmak da diğer kabiliyetler gibi zamanla ve emekle gelişir diye düşünüyorum.
Ayrıca kitap okumak bence ön şarttır yazmak için, bol bol okumanın insan sağlığı üzerinde hiç bir zararı yok, bunu bilelim yeter.
Aksine düşünce dünyamız üzerinde inanılmaz iyi yönde bir etkisi var. Hani büyüklerimiz hep söylediği gibi insan bildiği kelimelerle düşünebilir sadece. O yüzden öğrenmeye her daim açık ve meraklı olmamız gerekiyor. Bilim de, sanat da, merakın olduğu yerde başlıyor.
Toplumsal algılara kulak asmadan, merak etmekten çekinmememiz gerekiyor.
Değerli yazarımızın yazılarına ulaşmak için buraya tıklayın.
