in

Kuş’a

Deli olduğum çıktı gün yüzüne. Görmek istiyordum seni, gördüm de. Sonra çıktı tüm hastalıklarımı birer birer. Yeniden.

Yüzün… Anlamsızlığın anlamında karmaşık bir şey. İçim gibi. Ruhum. Kalbim. Her yer karmaşık. Senin dokunduğun her yer.

Gökyüzüne bakmayı seviyorum. Anlam yüklemeden. Bana hiçbir şeyi çağrıştırmıyor. Sadece seviyorum. Seni de. Seni sevmek için nedenim yok. Aramıyorum da. Arasam da bulamazdım. Gözlerimiz bir kere bile denk gelmiyor. Galiba delirdim.

Sevda şiiri değilsin artık. Göğüs kafesimden başlayıp ağzımdan çıkmaya çalışan kocaman bir kuşsun. Çıkamadın ve çıkana kadar sürekli kanat çırpıyorsun. Yeter. Canım yanıyor.

Üç gün önce senden başkasını düşündüm. Yemin ederim anlık bir şeydi. Hemen pişman oldum. Ruhuma isyan eder gibiydim. Seni sevmesem bile senden başkasını sevemem. Şimdilik, emin olduğum hiçbir şey yok. Senin aksine öyleyim. Senin beni başından beri sevmediğine ikna oldum artık. Açtığın yaraların sadece zevk yarası olduğunu ve nedensizce beni hayatının penceresinden baktırıp camı açmadan yere indirdiğini de anladım. Pencerenden baktırsan da kapıların ardında kalan biriydim. Aramızda cam vardı ve görüntü olarak yan yanaydık. Beni içeri almadın ve almayacaksın da. Biliyorum kalp dediğin kara göğsünde ne kadar eksik olduğumu. Hiçbir zaman dokunamadım içine. Sense hiçbir zaman eksilmedin içimden.Yine de güzel zamanlardı. Dolu ve mutluyduk. Boş ve yalnız değildim. Söyledim sana. Mutlu ol. Gerçekten.

Ev dediğim savaşta yaşamaya çalışıyorum. Keşke başından ve eksilmeden anlatsaydım bu meseleyi sana. Yüz yüzeyken. Yine de kanımın akışını hissettirecek kadar hızlı attı kalbim senin yanında. Derdimi anlatamasam da seni dinlemek ve sana ilaç olduğumu düşünmek güzeldi. Şimdi anlatmak istiyorum boğazımdaki düğümleri. Yıkmak istiyorum çemberimi. Ama kimse duymuyor. Hiç kimse sormuyor. Şimdi sen de yoksun yanımda. Aslında, olduğun zaman da yoktun. Boşlukmuşsun benim için her zaman. Beklenmeyecek insandan olmadık şeyler beklemişim ve bekliyorum. Sen O değilsin biliyorum da, çıkmıyorsun çıldırmış beynimin derinliklerinden.

İnsanlar benimle olan ilişkine inanamıyormuş. Belki de düpedüz bana inanmıyorlardır. Umurumda değil. Ben o anları hissettim. Seni, tenini, dudağını, kokunu en derin şekilde hissettim ve hissettirdim her hücreme. Gerçekliğin çarpar yüzüme. Ve bu güzel bir şey. Senin asla böyle biri olmadığını düşünmeleri saçma bir mutluluk ve de belki umut veriyor. Her sözde gerçeklik aradığımdan belki, bana özel geliyorsun. Kimseyle konuşmadığın kadar benimle konuştun ve kimseyle olmadığın kadar neşeliydin yanımda. Gerçeklik bu olsun lütfen. Kandırılmış olmayayım bir daha. Rüyalardan çıkayım.

İçindeki başka bir yanını ortaya çıkardığım için mutluyum. Beni böyle özel hissettirdiğin için minnettarım.

Gel ya da git derdim. Ya dön, ya da çık git hayatımdan derdim. Öylesi daha katlanılabilir geliyordu çünkü. İkilemde kalınca ve hissettirdiklerin karışınca daha mutsuz olamazmışım gibiydi. Yanılıyormuşum. Gittin. Şu an hiç olmadığın kadar imkansızsın. Hiç dönmeyecek gibi yok oldun. Dönmeyeceksin de. Ruhumu ağırlaştırıyorsun. Zibilyon tane yük bindirdin ruhuma ve ben kendimden duman duman uzaklaşıyorum. Kendimi bilemez oldum. Dengesizliklerim beni bile korkutuyor. Yanlış şeyler yaptım, yapıyorum. Kendi kendime karıştım ve eskidim. Ve sanırım tüm bunlar arasında en kötüsü; çaresizlikten yaptığım anlamsız şeylerin bana ve hatta çevreme bile komik gelmesi. Sanki bir sıkıntı yok. Sanki ben buyum. Sanki her zaman deliydim ve saçmaydım. Boş. İçim, aklım, ruhum boştu sanki her zaman. Bu oldum ben. Birinin gelip tüm hayatını değiştirdiği insanlardan mı oldum cidden? Alçaldım. Yo, sen alçaltmadın. Ben yaptım.

Ben ‘bu’ insan olmadım. Tabii ya, hep böyleydim. Artık tanıyorum kendimi yavaş yavaş. Kendi sırlarımı çözüyorum.

Bir insana, aslında hayatımda hiçbir önemi olmayan bir insana, aniden bağlanıp kopamayacağımı öğrendim. Böyle bir şeyin olma ihtimali benim hayatımda yüksek galiba.

Arkadaşlıklar kurup varımı yoğumu, aklımı kalbimi onlara verebileceğimi ama karşılığında hiçbir şey istemediğimi ve zaten hiçbir şey alamayacağımı öğrendim. Verdiklerimin ve yaşadıklarımın bana hissettirdiği mutluluk, huzur ve belki de acıdan başka hiçbir şey alamayacağım. Zaten daha ne isterim ki?

Ve insanlara tahammülsüz olduğumu öğrendim. Beni üzen, iki yüzlü, yalancı, iyiliğin ne olduğunu dahi bilmeyen, kıskanç ve her zaman kendi çukurlarında boğulacak olan insanlar; çıkardım hayatımdan onları. Onlar varken ne kadar negatif olduğumu öğrendim.

Anne ve babadan alınan sevgi ve şefkat her şeymiş. Bunu arkadaşlarım öğrettiler çünkü böyle bir şeyi kendi kendime öğrenemedim. Öğretecek bir “figürüm” yoktu.

Tekrar sana dönelim kuş. Hislerimi buruşturmanda kalmıştık sanırım. Her zaman aralık bir kapının olmasıymış nefes alabildiğim delik. Şimdiyse karanlık ve havasız kaldım. En tepedeydim. Beni yavaş yavaş indiriyordun. Bunu hissetmiştim. Zemine daha çok vardı ama sen beni ellerinin arasından çıkardın ve çakıldım ben.

Hayatımdaki hiçbir erkeğin ruhumda yeri olmamasına yazıyorum bu akşam. 

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Okur

Written by buseunsal

Milyon tane insanın kirini bulaştırdığı bu sokaklarda, yağmuru bir çiçeğin yaprağından koklayan, toprak yerine betonla kaplı bu dünyada yüreğine ektiği çelimsiz bir ağaçtan nefes alan, mürekkebi göz yaşıyla dağıtan, farklı, şiirsel birisi.
büse de derler.

Bir cevap yazın