in

Kahve Falı

Nereden başlamalı yazmaya, konuya nereden girilmeli karar veremiyor insan. Bir defa ekimin sonlarıydı. Eylül değildi hani şiire dökesin. Hem sonbahar, yaprak dökme tazelenme falan değildi bu. Nisan olmalıydı. Evet evet tam nisana yakışır bir günde içimde sevinç çığlıkları, yeniden doğmak gibisinden… ama ekim idi. Gel gör ki tişört ile otursam üşümezdim karşısında. Zaten bir buçuk saate yakın dolanıp durdum buluşacağımız zamana kadar. Heyecanlıydım, yeleğimi çıkarmalıydım. Terliyordum… Ama olsun belli etmemeliydim.

Nereden başlamalı bilmiyorum. O yüzden kahve falı koydum adını. İnanır mısınız ilk defa bir fala inanasım geldi. Hayır hayır iki fala. Evet ilk defa bir fala inandıktan sonra ikincisine de inandım. Aslında ilk defa fal baktırmıştım. Onu kıramazdım. Ben inanmıyorum diyemedim.

Nereden başlamalı gerçekten bilmiyor insan. O yüzden her paragraf yarım kalıyor. Baştan başlamalı sanırım. Ben Aydım o Güneş. Kapıyı açtığında anladım, ay bütün yaşam ışığını güneşten alıyordu. Ve o an fark ettim tüm insanlığın yanıldığını, Ay ve Güneş ayrı değil bir bütündü. Tokalaştık, saçları yüzümde gezintiye çıktı. Sakallarım hiç bu kadar hallerinden hoşnut olmamıştı şimdiye kadar. Elleri ellerime değdi. Ekimdi “üşümüşsün ellerin çok soğuk” dedi. Vücudum ikinci bir ter dalgasını attı üzerinden.

Hemen kahve yapmaya koyuldu. Ama konuşuyordu. Mutfaktan bağırdı “nasıl olsun”? Tuzsuz olsun diyesim geldi, zor tuttum kendimi. İçimde bir sevinç çığlığı “orta olsun” dedim. Getirdi kahveleri, yanında bir bardak su. Kendine su almamıştı. Hemen ne kadar güzel kahve yaptığını anlatmaya girişti. Beğeneceğim den emindi. Ya beni iyi tanıyordu, çünkü kötü olsa bile çok beğendiğimi söyleyecektim. Ya da gerçekten bu konuda kendine çok güveniyordu. Cevap nedir bilinmez fakat ilk yudumda anladım, kahvesi anlattığından çok daha güzeldi. Ve onun dediği gibi ikisi de bol köpüklü. Ben anlamazdım kahve işinden ama anlattığına göre herkes tek fincanda tutturulamazmış iki kahvenin kıvamını.

Kahve falı koydum adını. Söze girdik bir defa. Doğru mu gidiyorum bilinmez. Heyecanla unuttuklarım olabilir. Kırk yıl derler kahve için… kahve hatırına idi sanırım, yarasını açtı bana. İzi kalmış belli. İçim yanmadı değil. Bitip gitmiş, sevinmem gerekirdi, üzüldüm sadece. O anlattıkça içimde sıkışıp kalan kelimeleri, gözlerimin dolduğunu belli etmemeye çalıştım. Böyle bitmemeli imiş dedim içimden. Bende dayanamadım açtım yüreğimdeki defterleri. Bende anlattım. Yara-mıydı benimki bilmiyorum. Ama bir şeylerin izi vardı. Gösterdim. Bir an düşünmedim değil birbirimizin yarasını sarabilir-miydik? Bir filmde görmüştüm; ölüler aldatılmaz diyordu. Yarayı yarayla sardılar. Mutlu sonla bitti film. Sanırım bizim ki sarılacak gibi değildi. Yok olmaz bizden dedim. Kahve falı yetişti imdadıma.

Önce o bitirmişti kahvesini, fal bakalım dedi. Bende hemen bitirip, ters çevirdim. Önce kendi kahvesini sonra benimkinin fotoğrafını çekip attı falcı-bacıya. On dakika sonra yorumlar gelecekmiş. Daha önceki bir falını okudu. Onu dinlememişim sanırım. Şimdi hatırlayamadım. O sıra gözlerinde kaybolmuştum sanırım.

Düştü sonra falı. Okumaya başladı.

“ Etrafında seni çok seven biri onu fark etmeni bekliyor.”

Çok uzundu falı bir tek bunu tuttum ezberimde. Aslında bunu duyduktan sonra orada değildim. Falı bitince kendime geldim.

Sonra benimkine geçti, okudu.

“ Büyük bir aşka tutulacaksın arkadaş” dedi.

Arkadaş kelimesini iki kez tekrarladı. Diğerlerini hatırlamıyorum zaten. Bu bana yetti. Bir kelime bir insanın canını bu kadar mı yakar dedim. Yüzüme baktı , güldü. Hemen geçti sonra acısı saniyelik oldu. Önce kendi falıma inandım. Sonra onunkine. Tesadüflere inanmadım hiçbir zaman. Söylemiştim, o an unutmamış olmasını diledim. Tesadüf olmamalıydı bu fal. Bu an. Bu kalp atışlarım.vücudumdan attığım her bir ter damlası tesadüf olmamalıydı.

preview16 1 Nereden başlamalı bilemiyor insan. O yüzden kahve falı koydum adını. Fal bitmişti. İçimdeki kıpırtı milyonlara ulaşmış, yüreğimin kapılarını sonuna kadar zorluyordu.

Susmuştuk. Konuşmam gerekirdi. Hayallerimi anlattım bir süre. “ bizi de yazacak mısın” dedi. “ Evet, bu gece bizi yazacağım” dedim içimden. Tesadüf olamazdı. Kalkalım dediğini hatırlıyorum en son. Gülümsemişti. Bir çiçek bahçesinde gezintiye çıkmıştım. Kapıdan çıkarken bir an duraksayıp düşündüm. O, ona yol verdiğimi sanıp adımını attı. Ben seviyorum diye haykırsam duyar mı diye düşünmüştüm. Söyleyemedim belki ama, onunla konuşurken sesimdeki heyecandan anlamış olmasını umuyordum. O benim için günün bittiğine işaret eden ellerini sallayıp kalabalığa karışırken.

Sait BAYKARA

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Okur

Written by Sait Baykara

Bir cevap yazın