in

Karabasanlar diyarı

Uyku, eğer adamakıllı uyuyabilirsen güzeldir. Sana ait bir rüyayı sahiplenmediğin oldu mu hiç? Veya gerçek zannettiğin azaplar terler içinde bıraktı mı seni? Her gece bastıran korku ruhla beden arasındaki bağını koparıp sessizliğe gömdü çığlıklar içinde seni, biliyorum.

Eskiden terler içinde uyanır, kalbimin hızlı atışını dinler ve dizlerimin titremesini durduramazdım. Bugün ise diğerlerinden farklı. Hayatta olduğumu biliyorum, kalbim çarpıyor hissediyorum ancak ne gözlerimi açabiliyor ne de onlardan kaçabiliyorum. Çok kalabalıklar, belki binlerce, belki de milyonlarca. Sonu görünmüyor. İçine çekiyor hepsi beni.
Üzerimde hiçbir şey yok. Çırılçıplağım ve karşılarında yalnız. Yanlarından siyah çarşafa bürünmüş bir kadın geldi. Sadece yüzüne bakarak aşık olabilirdim, yüzümü başka yöne çevirdim. Etrafımda kara bulutlar halinde toplandı kadınlar. Ben ise sesimi çıkarmayacak kadar kitlenmiştim. Dua, sure hiçbirini zihnimde geçiremiyorum.
Dışardan ambulans sesleri geliyordu galiba ki, rüyama yansımıştı. O kara bulutlardan çıkacak değildi herhalde bu ses. Hastahaneye gelmişti sanırım bedenim. Ruh-beden ikilisinin zayıfladığı şimdi daha çok inandım. Galiba sonum geliyordu. Yoğun bakımının o aceleci tavrına bedenim titreyerek tepki veriyordu.
Onlar da boş durmuyordu o anda. Yanıma gelen kadın boğazımı sımsıkı tuttu ve beni yukarı kaldırdı, siyah bulutlar hala çevremde. Hem bedenimin tükenmesin az kalmıştı hem de ruhumun. Ve göğsümde beşer saniye aralıkla ile bir acı. Ve olumsuz sonuç. Boğazımı da sıkmaya devam ediyor onlar. Sanırım ruhum da paramparça oluyor.
Tüm bu mekanizmayı işlerken beynim, çatı kenarında uyandım, ayaktayım. Bırakıverdim bedenimi, ruhumu, acılarımı. Onlar mı ben mi kazandım bilmem ama dünya sessizliği sona erdi.

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Okur

Written by Eski Adam

Bir cevap yazın