in

Özgür İradenin Varlığı Üzerine

Özgür irade var mı, yok mu? Determinizm kesin mi, şüpheli mi, geçersiz mi? Bu sorular üzerine yapılan uzun süreli bir tefekkürün neticesini incelemek istiyorsanız buyurun, başlayın efendim…

flash-113310_1920

Determinizm’in kökleri Newton’un tanımladığı oldukça basit ve anlaşılır hareket kanunlarına dayanır. Newton’un çağdaşı olan Laplace’ın öne sürdüğü, bugün “Laplace’ın Cini” olarak bildiğimiz kavram da aynı ilkelere dayanmaktadır. Bu kavramın özünde Newton’cu yönteme duyulan tam ve sarsılmaz bir güven söz konusudur. 16. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar bu ilkelerin doğurduğu determinizm anlayışı, bilim dünyasında ciddi mânâda hâkimiyet kurmuş ve (hemen hemen) bütün testlere başarıyla cevap vermişti.

20. yüzyılda Einstein’ın ortaya koyduğu Görecelik Kuramı (izafiyet teorisi); Newton ve peşinden gelen bilim adamlarının kabul ettiği doğruları tabiri caizse yerle bir etti. Newton’un “mutlak fizik” ilkeleri, yerini “gözlemcinin referans çerçevesine göre değişen(izafi)” ilkelere bıraktı. Einstein’ın bu kuramı, bilimsel yönteme kesinsizlikleri ve izafiyeti sokması açısından çok önemlidir.

Einstein’ın çağdaşlarından Max Planck, “kara cisim ışıması” adı verilen fiziksel olayı açıklamada yetersiz kalan bilim dünyasına elinde bir kanıt olmaksızın ortaya attığı bir fikirle “çözümler” sağladı. Bu fikir, “enerjinin küçük ve belirli paketler halinde yayıldığı” idi. Buradaki “quanta(miktar)” kavramından “kuantum fiziği” adı verilen yeni fizik anlayışına isim bulunmuş oldu.

Kısa süre içinde Heisenberg, Schrödinger, Louis De Broglie ve daha birçok bilim adamı yaptıkları deneyler ve ortaya attıkları fikirler ile mikro âlemdeki “mutlak olmama(belirsizlik)” durumunun ispat edilmesine katkıda bulundular. Bu belirsiz durumlardan benim en çok ilgimi çekeni “mesafeleri hiçe sayan anında haberleşmeler” şeklinde tanımlanabilecek olan mikro varlık davranışlarıydı. Ki kuantum kavramını esnettikçe esneten, sağa sola yamayan güruh da yüksek ihtimalle bundan faydalanarak hareket ediyordur. Her neyse, mikro alemde keşfedilen bu yeni olaylar “determinizm” konusunu en baştan sorgulamanın kapısını ardına kadar araladı. Fakat determinizme esas darbeyi makro sistemlerdeki buluşlar vurdu.

Bir meteoroloji uzmanı olan Lorenz, hava tahminlerini yaparken bir şey denemeye karar verdi. Tahminleri sağlayan girdilerde çok çok küçük değişiklikler yaptı ve çıktılarda devasa farklılıklar olduğunu gözlemledi. Bu durum onu (hâliyle) çok şaşırttı ve (ilgili değişkenlerin ortaya koyduğu matematiksel modelin şeklinden olsa gerek) önemsiz gibi görünen en ufak detayın bile muazzam etkileri olabileceğini savunduğu makalesinde “kelebek etkisi” kavramını kullandı. İlk bakışta determinizmi savunuyormuş gibi görünen bu etki, izafiyet de işin içerisinde olduğundan “kaos” bilimini doğurmuştur.

Bir çalışmadan elde edilecek cevap veya çıktı, ilgili sistemin iç dinamiklerine ve başlangıç koşullarına bağlıdır, yani “kaotik”tir. Fakat “her şey tesadüf abi ya” diyen kardeşlerim için üzücü bir haberim var; kaotiklik rastlantısallığa değil, içkin ve karmaşık bir düzene işaret eder.

neuron-296581_1280

 

İnsan iradesi de “kaotik bir sistem” olarak kabul edebileceğimiz “beyin” ile doğrudan ilişkilidir. Bu sebeple insan iradesinde bir doğrusallıktan(tertemiz bir neden-sonuç zincirinden) söz etmek mümkün değildir. Ayrıca gezegen üzerindeki veri aktarım şebekelerinden(beyindeki nöronlar arası şebekeler gibi) oluşup da “kendi kendinin farkında olan, bilinci, anıları ve duyguları olan bir bilincin yoktan yere ortaya çıkması” da bilinen kurallar çerçevesinde mümkün değildir. Tabi ki birçok düzen ortaya çıkabilir, ancak tümünü birleştirici bir zihin yapısının(bilincin) buradan çıkabileceğini varsaymak pek akla yatkın görünmüyor.

Velhasılıkelâm; Kuantum Fiziği’nden doğan “olasılıklar evreni” ile Kaos Bilimi’nden doğan “karmaşık ve içkin bir düzen/öngörülemezlik” gerçeklikleri harmanlandığında ortaya şöyle bir sonuç çıkmaktadır: Fiziksel yasalar veya gerçeklik hem izafîdir (olasılıklara ve hâliyle gözlemciye bağlıdır), hem de öngörülemezdir(içkin ve aşkın bir düzene tâbî olmakla birlikte iradeye”seçimlere” bağlıdır).

 

Selam ile…

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Kırmızı Yazar

Written by Cemali ALTUNTAŞ

11 Şubat 1994 Ankara doğumlu olan Cemali Altuntaş, şu an Yıldız Teknik Üniversitesi Harita Mühendisliği Bölümü'nde öğrenim görmektedir.

Lise yıllarından beri din, felsefe, tarih ve müzikle ilgilenen Altuntaş, şu sıralarda kafasındaki teolojik soru işaretlerini gidermek için okumalar yapmakta, aynı zamanda yakın tarih okumalarına da başlamış bulunmaktadır.

Yazar aynı zamanda evren tarihinden başlayarak Kur'an'ı ve evreni doğru okuyabilme maksadıyla "cemalialtuntas.blogspot.com.tr" isimli internet adresinde hazırlamakta olduğu yazı dizisini takipçileriyle paylaşmakta ve ABCHaber isimli haber sitesinde de köşe yazarlığı yapmaktadır.

Bir cevap yazın