in

Yazar olmayı istemek cümlelerle dertleşmek demek

İçime atıyorum dersem çok da samimi bir cümle kurmuş sayılmam. Çünkü içime atamıyorum. Girmiyor. Öyle küçük bir bedenim var. Kaldıramıyor, taşıyor. Ama bu şekilde de yaşayamıyorum. Bir dostuma anlatma gereği duyuyorum. Karşımdaki insanı bir sayfa, kendimi ise bir kalem görüyorum. Sadece dinlesin. Kalem olan ben değil miyim? İstediğim zaman düzeltir , yeni baştan yazarım. Ama yazılanın, silindikten sonra iz bırakması gibi o dostumda da bana dair bir iz bırakmamaya dikkat ediyorum. Yırtıp atamam ki o insanı. Yeni bir insana da yazamam. Böyle olunca da bu silinenler senin en derinlerde sakladığın hisler olduğu anlaşılabiliyor. Ya da yanlış ifade edebilme gibi kusurlara da düşebiliyorsun. İçin dolu, basmamaya dikkat ediyorsun ama takılıp düşmemek elde değil.

Peki bu da çare etmiyorsa ne yapıyorum? Cümlelere sığınıyorum. Rahatlıyorum. Onlar benim sessiz dostlarım. Herkese gülücükler dağıtabilirken , gelip bu dostlarına kederini ortak etmek vicdana sığmıyor diyebilirsin. Kafka ‘ nın hayat dolu olduğunu ama bu enerjisinin kitaplarında yer almadığını öğrendiğimde, işte dedim bu yüzden yazmalı. Benim bu ustalar gibi 4 şeritli cümlelerim yok. Onlar benden daha büyük sıkıntılar çekmiş, daha çok gün yüzü görmüş. Bu yüzden daha çok yazabilmem için önce malzeme temini gerekiyor. Acı, keder, aşk, sevinç, ölüm, yalnızlık, nefret.. Elimde sadece Acı bulunmakta. Kalkıp topraktan cümle yaratmamı bekleyemem. Henüz tanrı değilim. Ama bu benim, var oluşumun bazı sebeplere var olmasına engel değil. Bir başkasına acı verdiysem, bu suçu Tanrı ‘ da değil kendimde bulurum.

Bir suçu itiraf edemesem de , bir sevinci paylaşamasam da okuduğunda hangi yoldan gittiğimi bulabiliyorsan bunları cümlelerime borçluyum. Üstü kapalı yazıyorum. Dondurma kutusundan yaprak sarması çıkması durumunda üzülüp şaşırır ya insan , buna sebep olmamak için kutumun kapağını , yani yazı başlığımı, bilinçli olarak bu şekilde yazıyorum. Ama biliyorum ki içinde dondurma yok, yani itiraf yok, sevinç yok. Sadece bir sır var. Onu bilmenin bilinciyle sanki dondurma yermiş gibi yaprak sarması yiyorum ama fayda etmiyor. Bunu yapacağım ama tek başıma yiyeceğim. Ve o gün cümlelerime de sunacağım ama erimiş olarak. İşte o zaman artık rahatladığımı ve bitmiş olduğunu bilerek..

What do you think?

1 Beğeni
Upvote Downvote
Kırmızı Yazar

Written by Akın Yenilmezel

Karabük Üniversitesi / Otomotiv Mühendisliği Öğrencisi

Bir cevap yazın