in

Bilindışı Her Zaman Dışarıda Mıdır?

Bir rüya analizi yapın, bir kahve falı bakın!
Neden mi? Belki bir iki günahla cehennemi boylarsınız. İnsanoğlu öneri vermeyede gelmiyor. Nankör! Hemen bir sorgula, bir güvensizlik, bir itaatsizlik! Çok merak etmedin belki ama ben biraz kendimi açıklamaya çalışayım. Rüya analizi tarihi Freud’a kadar dayanır ve temeli tahmin edebileceğiniz gibi cinselliktir. Yasaklı kelime! Nelerde diyor bu kız Allah’ım. Kaç kırbaçtı sahi cezası? Biraz daha sabredin dalgamı geçtikten sonra devam edeceğim. Ahaha! Freud hani şu herkesin zihnince yanlış anlamlandırdığı egonun bulucusu. Yaratıcı demekte gelmedi içimden, bi tırstım kabul. Hani şu ‘insanlar tamamiyle cinsellikle alakalı olarak gelişir. Nacizane karakterlerini, gelişim dönemlerinde id ile ortaya çıkan cinsellikten temel alır ‘ diyen kişi Freud abimiz. Rüya, fal ve cinsellik ne alaka? Amma da saçmaladım. Sanki cinsel rüyalarınız yok. Belki açık açık yoktur. Belki toplum gereğini yapmış, yüksek seviyede bir süper ego yaratmıştır. Ve zavallı egonuz idin dürtülerine engel olabilmek için ‘ayıp, günah, bu kız böyle değildi, eve gelde bacaklarını kırıcam senin, kız öyle ulu orta söylenir mi, terbiyesiz ‘ gibi kelimede hafif anlamda ağır bir yükle cezalandırılmıştır. Tabi ulu orta sevişinde demiyor kimse aman! Kaliteli olsun, bizim olsun. Mesela; eğitim, uzun seyehatler. Çift kişilik koltukta yanınızda bir yabancıyla diken üstünde olmak mı istersiniz yoksa 2+1’in 1’ine konmuş olan şanslı kişilerden mi? Kalite diyorduk elbette. Bence en önemlisi, terbiye düzeyi olarak tarif edilen ama aslı insan yetiştirmek olan düzenek kaliteli olmalı. Rüya da dedik değil mi bir ara. İşte bu rüyalar kimi zaman inception gibi bir filme konu olur, kimi zaman içerisinde bilinçdışımıza futursuzca fırlattığımız arzuları simgeleyen bir çanta, bir bardak, bir tren olur. Ne dediğimi daha iyi kavrayacaksınız biraz daha sabır. Başka ne demiştik? Hmm elbette kahve falı. Burdan Freud çıkmaz burdan çıksa çıksa ben çıkarım. Haddimse haddimdir, değilse değildir. Ben buradayım! Bir kahve falı, hepimiz söyleriz ‘yalan inanma, bak kadınlar soru soruyor ona göre uyduruyor ‘ bişeyler bişeyler. Haklılar tabi ama ustanın eli de öpülesi hani. Öyle ki bir insandan 25 lira koparabiliyorlar. Hepimiz aynı soruları sorarken neden bazılarımız o 25 lirayı masaya yüz görümlülüğü olarak koyuverir. Az bi para mı? Yazık günah 3 tantüni yersiniz o paraya. Az bişey mi karın tokluğu. O halde değil. Peki nasıl olur da bu kadar kolay vazgeçebiliriz bu miktardan?
Yok yok o at yani murat var cidden bak demiştim o kız/oğlan benden hoşlanıyor diye, ailemizde fitne haaa burnuda büyük değil mi abla onun! Muhtacız, birinin bizim hakkımızda konuşması iyi hissettiriyor, biran ilgi odağı olmak tıpkı bir pop star gibi hayran kitlen biraz kısıtlı olsada 25 lirayı masaya bırakmana değiveriyor. Kandırılıyoruz, farkındayız. Çok zor değil için kaparmış demek, kimin kabarmadı ki? Terör, enflasyon, kısa süreli iç sıkıntısı, aile dertleri, kadın şiddeti, çocukluk travmaları bu böyle gider söyleyeyim. Yada bir kuş, eksik olmaz. Varolsunlar güzel uçuyorlar. Sanırım eski savaş zamanlarında ayaklarında mesaj taşıdıklarından fal olaylarında kuş habercidir. Niye gelmesin ki? Yarın annenle konuşursun Ayşe teyze ölür ( aman yel alsın), okula gidersin düşük not almışsındır, arkadaşının sevgilisi olmuştur yada ayrılmıştır… Ee haberide aldık, geriye biraz hayal gücü, biraz varsaymak, e biraz da göz kontağıyla duygularımızı ele vermek kalmadı mı sizcede? Ne meret şu insanoğlu. Anlaşılmaya ne kadar da açız. Ama kimse bizi anlamaz. Belki bir terapist bizi anlamıştır, aslında biz kendi kendimizi çözüme kavuşturmuşuzdur ama kabulü zor. Her rüyada bir dürtü açığa çıkar der Freud ve her falda bir istek derim ben. Her ikisi içimizde bir yerde. Bilincine dahi varamadığımız o kendilik hali. Ve o bilince vardığımızda toplum kurallarına, temellerine, doğru ve yanlışlarına bir ‘hadi ordan’ deyip; değişmeyen her senede aynı fikirleri yeniden dileyip, tekrar ve tekrar cehennemi yaşamak üzere yola çıkarız.

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Okur

Written by Arife Yalçın

Gezgin olmak vardı ya da fotoğrafçı, sosyolog belki de antropolog. Toplumsal engeller diyor savunma mekanizmam ama zihnim olmayışımdaki esas engelin ben olduğumun farkında. Yine de hemşire olmayı seçtim. İnsanların fizyolojik yapısında ufak bir gezinti gezgin olmama yeterdi. O insanları hatırlamam, diğerleriyle ilişkilerini bilmem, öz geçmişleri hakkında fikir sahibi olmam bu 4 istediğime el ayaktı. Geriye sadece düşünmek kaldı!

Bir cevap yazın