in

Düşünce özgürlüğü

Bu yazımızda insan olmanın yegane belirtisi olan düşünme yetisinin değerini tartışacağız. Tartışırken Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına ve Türk Ceza Kanununa değinmekten kaçınmayacağız.

Bu ve bundan sonraki her yazımızda artık kitap önerisinde bulunacağız.

Yazımız 4 başlıktan oluşmaktadır.

  • Genel Olarak
  • Düşüncenin Hukuki Niteliği
  • Olağanüstü Hallerde Düşünce Özgürlüğü
  • İçtihat İçtihatı Nakz Etmez İlkesi

1.Genel olarak

Düşünce özgürlüğü, kişinin, inançlarını, kanılarını, düşündüklerini hiçbir baskıya uğramadan özgürce açıklayıp yayabilmesi hakkı ve özgürlüğüdür.

İnsanın diğer varlıklardan farkını düşünme yetisine sahip olmasından anlayabiliriz. Düşünmek en büyük nimettir. Düşünceye karşı yapılan her müdahale insanlığa yapılan müdahaledir. Descartes’ın  ”Düşünüyorum, öyleyse varım.” cümlesi temel ilkemiz olmalıdır. İnsanları ayakta tutan, var eden kesinlikle et, kemik, iskelet değil, düşüncedir düşünebilmektir.

Gelişmemiş ülkelerde veya okuma oranının düşük olduğu yerlerde farklı fikirler tehlikeli sayılır. O tarz yerlerde tek doğru vardır ve herkesin o doğru etrafında yaşaması arzulanır. Oysa gelişmiş, okuma oranının yüksek olduğu ülkelerde farklı her düşünüş bir değer sayılır.

Ülkemizde geçmişten günümüze tek tip düşünüş tarzı hakimdir. Hakim olan ideoloji, diğer ideolojileri yok etmeyi ilahi emir saymaktadır. Bu uğurda sırf  farklı fikirde olduğu için katledilen her görüşten vatandaşımız mevcuttur. 12 Eylül 1980 darbesini yapan hainler kardeş kavgasını kardeşleri asarak çözmeye çalıştı. Bizler bu bakış açısıyla tartışma kültürünü temellendirmek yerine temelden yok ettik ve bu harase(haris/ihtiras köklerinden gelir) ülkemize en büyük zararı verdi.

Kanımızca fikir kutsaldır. Fikri olduğu ölçüde insan, insandır. Düşüncesini beğenmesek bile, o insana sırf düşünebildiği için saygı duymalıyız.

2.Düşüncenin hukuki niteliği

Düşünce hukuk sistemimiz açısından korunmaktadır ve korunmalıdır.Bu başlıkta Anayasa ve TCK aracılığıyla koruma önlemlerine değineceğiz.

”Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.”(Anayasamızın 25.maddesi)

Görüldüğü üzere düşünce anayasal mahiyette korunmaktadır.

”Cebir veya tehdit kullanarak, bir kimseyi dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya veya değiştirmeye zorlayan ya da bunları açıklamaktan, yaymaktan meneden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”(Türk Ceza Kanunu 115.Madde 1.Fıkra)

Görüldüğü üzere düşünceye karşı saldırılar hapis cezasıyla cezalandırılmaktadır.

”Cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla bir kimsenin inanç, düşünce veya kanaatlerinden kaynaklanan yaşam tarzına ilişkin tercihlerine müdahale eden veya bunları değiştirmeye zorlayan kişiye  bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.”(Türk Ceza Kanunu 115.Madde 3.Fıkra)

Yukarıda ülkemizin hukuk sisteminin düşünceyi koruduğunu anlatmaya çalıştık.

Şuna değinmek isterim; insan yaşamına aykırı, ülkenin ve milletin toprak bütünlüğüne kast edici düşünceler bu kapsamda korunmaya layık değildir.

3.Olağanüstü hallerde düşünce özgürlüğü

Olağanüstü hal, anayasal düzeni tekrar sağlamak üzere ilan edilen bir yönetim şeklidir. Olağanüstü halin ayrıntılarına elbette bu yazımızda değinmeyeceğiz. Olağanüstü hal altında düşünce özgürlüğünün korunması burada değineceğimiz konumuzdur.

Olağanüstü hallerde temel hak ve hürriyetler kısıtlanabilir, kısmen veya tamamen durdurulabilir, anayasadaki güvencelere aykırı önlemler alınabilir. Ancak olağanüstü halde dahi kimse dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz. Hukuk sistemimiz olağanüstü hallerde dahi düşünceyi korumaktadır.

4.İçtihat içtihatı nakz etmez ilkesi

Yani, ” düşünce düşünceyi yok etmez.”

Hukuk, sosyal bir bilimdir. Sosyal bilimler tartışma unsurundan yoksun olduğu müddetçe gelişemez. Sosyal bilimlerde tek doğruyu aramak, bu alanı kısırlaştırır. Suyun 100 derecede kaynaması kadar kesin değildir sosyal bilimler. Sosyal bilimlerin laboratuvarı yoktur. Bu bakışla tartışacağız, düşüneceğiz. Mecelle tabiriyle ”İçtihat içtihatı nakz etmez.” diyeceğiz

İçtihat içtihatı nakz etmez.” anlayışı sayesinde İslam Tarihinde kadılar bağımsız kalabilmiştir.

Herkesin bir düşüncesi bir görüşü vardır. Bir kişinin görüşünün diğerine üstünlüğü veya ayrıcalığı yoktur.

Günümüzde de bu ilke gereği hakime takdir yetkisi verilen konularda ortaya farklı kararlar çıkabilmektedir.

Son söz

Düşüncenin mahiyetini anlattığımız yazımıza şu sözle son verelim:

Barika-i hakikat, müsademe-i efkardan çıkar.Yani gerçeğin ışığı, fikirlerin çatışmasından doğar.”

Bamteli

”Her zaman uçurumdan atlamalısın, kanatların sonra çıkar.”

Kitap Önerisi

  • Huzursuzluk-Zülfü Livaneli

Kaynakça

  • Gözler, Türk Anayasa Hukuku
  • Yıldırım, Mecelle’nin Külli Kaideleri

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Okur

Written by Mornota

Bir cevap yazın