in

Hayatını Kaybetmiş Yaşamlar

1. isim Canlı, sağ olma durumu.

2.isim Doğumla ölüm arasında yaşanan süre, ömür, hayat.

Tanımı verilen yukarıdaki sözcüklerin ne olduğunu bulabilir misiniz?

”Hayat” kelimesi canlı olma durumu olarak tanımlanırken,Yaşam kelimesi yine ”hayat” olarak tanımlanıyor.İngilizce de ise Life kelimesi ”hayat”, Live ise ”yaşam” anlamında kullanılıyor.Sizce İngilizce bize ”bak aralarında tek bir harflik fark var” mesajı mı göndermeye çalışıyor? Tek bir harflik farkı ”ölüm” ile nitelendirirsek,”Ölümde yaşamın bir parçası” demiş oluruz o halde.

Size,doğum ile ölüm arasındaki sürede sağ olma durumunu kaybetmiş ruhlardan bahsetmek istiyorum. Anlaması mümkün olmayan bir şeyi tarif etmeye çalışmak bu aslında.İlk oksijenle temasta atılan bir çığlık ile başlayan sağ olma durumu,aynı zamanda size bu ömrü veren insanların da yeni bir devre başlaması demek,artık yalnızca ”Ali,Ahmet,Ayşe vs.” olmayı bırakıp yeni sıfatlarını alacakları bir olay.İlk oksijen önemli bir mesele yani,aşıkları ” anne,baba”, evin büyüklerini ”anneanne,babaanne,dede” yapmaktan başlayıp,sanki yayılan bir sihir gibi bir ailedeki tüm insanların adının önüne yeni bir sıfat ekleyen mühim bir mesele. Okul okumadan kazanılan bir statü,zorlu bir meslek.İlk oksijenden sonra tüm bu yeni çalışanlar, yeni ilkler beklemeye başlar ; ”İlk Gülüş,İlk Yemek,İlk Kelime,İlk Adım..”.Herkesin üstüne de sorumluluk getirir,daha faydalı olma arzusu.Hediyeler başlar,sonsuz ilgiler.Hepsinde kendi adını henüz taze olan bir nefesten duyma isteği vardır,”Hadi dayı de,Daa-yı” , ”Bana teyze deme ama,adımı söyle,hadi biliyorsun adımı!”.İlk duyduklarında ise,terfi almışcasına bir sevinç.Belki de içinde paraya ait hiçbir şey olmayan sayılı mutluluklardandır bu dünyadaki.Tarifini sorarsanız ise ; ”Anne,Baba,Anneanne,Teyze….olunca anlarsın!”.Sayısız emek verilir yaşamda bu yeni ve sonsuz iş sahibine.Hayatlar,mutluluklarına bağlanır,herşeyi ile mutlu olunur,ilk aşkıyla,ilk kepiyle,ilk karnesiyle..İşte yine ilkler.Sonsuz kere tekrar eden ve tekrar edecek olan ”ilkler” silsilesi.Muhteşem bir kitabın,bir cümlesini bitirmeden heyecanla beklenilen öbür cümlesi gibi.İlk ölüme kadar biriktirilen tüm hayatlar.

Size ailelere yeni katılan çocuklardan bahsettim. Onlar, sanki insanları her şeye rağmen bir araya getirmek için belirli aralıklarla her aileye gönderilen efsun dolu canlılar. Evin her köşesinden,ailenin en uzak kişisine bile tebessüm veren,ve belki de dünya üzerinde tek olan ”herkesin kendinden bir parça” bulabileceği nefes alan varlıklar. Herkes bir yerinden ”ben onu tanıyorum, ben onun komşusuyum, ben onun öğretmeniyim” diyebilsin diye yaşamı döndüren bir mekanizmanın yapıtaşı sanki onlar. 22 yıldan pay biçelim bugün, bir çocuk oksijenle ilk temasında onun doğumuna vesile olan insanla başlar sıfatlar dağıtmaya,en az 5-6 kişilik ailesi vardır,ki bu toprakların aile yapısında bu sayı çok daha fazladır,sonra bu yıla kadar okuma yazma öğrenmekten üniversite okumasına kadar bir kelime öğretmiş bir sürü öğretmen.Tüm bu anlarda bu evrelere bir bir dahil olup şahitlik eden çokça arkadaş.Bir,en fazla 3,belki hiç tadılmamış aşk.Bir takım tutulan,ve sesinin yankılandığı bir tribün,bir şehrin en huzurlu bulduğu tepesi,en sevmediği sokağı.Sokakta yürürken omuz atarak geçen sinir olduğu birkaç insan. Okulda sürekli göz göze geldiği ve merak ettiği bir insan. Sayısız kere dinlediği o çok sevdiği şarkı.Konserine gitmek için her yolu denediği,hatta evdekilere kafa tuttuğu o hayranı olduğu grup.22 koca yıl.Bir yerinden aynı kaldırımda yürüyüp,aynı havayı soluduğumuz,bir hayat.Hayatlar ki aynı gökyüzünün altında olmaktan kaynaklı birbirlerinden tamamen ayrık olamayan ve bundan dolayı sürekli çakışık olan kümeler. Sonra , Bir bomba.

İlk ölüme kadar doğumla ölüm arasında yaşanan süre. Kazanılan tüm sıfatlarını zorla toprağa iade eden bir aile, öğrettiği tüm harfler, tüm sayılar toprağa gömülen öğretmenler. Hep arkasında duran arkadaşlarını toprağın arkasında bırakan bir beden. Göz göze geldiği o güzel gözleri son bir kez daha göremeden kapanan gözler. Bomba patladığı sırada, yarım kalan o en sevdiği şarkı duyan ,hayır yalnızca duymak yetmez,tüm kalbiyle hisseden o genç beyin…

Geride kalanlar ? Geride kalanlar şimdi hayatını kaybetmiş yaşamlarda,sessizce süzülen ruhlardan ibaret.

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Okur

Written by Yıldız Alara Yücel

Mart 1998'de başladık...
Bugüne kadar ''Mor Bulutlu Ev'' blogumla Hürriyet Bumerang Network'de idik,yaklaşık 4 senedir buradan sohbet ediyoruz şiirler,fotoğraflar,kafamızda ne varsa..
Müzik ile yaşadık bugüne kadar,edebiyatı piyanonun notalarında saklıyorduk.Durumlar böyle olunca Mornota sanki aklımdan geçenlerin bir araya getirilmiş hali, Mor Bulutlu Ev'imin ''Mor''u ve piyanomun sihirli ''notaları'',bekleriz...
Merak edenler içinse ; İstanbul Bilgi Üniversitesi'ndeyim.

Bir cevap yazın