in

Kaplumbağa Sarmalı

Burası benim için yeni bir kapı ve ben umutla aralıyorum bu kapıyı. Yavaşça içimi akıtmayı deneyeceğim. Kimseye yalan atmadan okuyup bitirdiğim ve aşık olduğum ilk kitaptı ufak bir çocuk ve kaplumbağası. Çocuğun cinsiyeti ya da hikayenin asıl ana fikri aklımda yok. Kitabı bile bulamıyorum. Ama benim iyi insan olma hayalimi sembole dökmüştü kitap. Küçük bir çocuk vardı. Ailesi çocuğa küçük bir su kaplumbağası alıyordu ve çocuk kaplumbağanın sorumluluğunu üstlenerek ailesinin gözünde kendini kanıtlıyordu. Hatta öyle bir kanıtlıyordu ki ona güzel mi güzel bir köpek alıyorlardı.
Sorumluluklarını bilen iyi bir çocuk kaplumbağasına en iyi şekilde bakmalıydı. Şimdi o yaşımın 3 katıyım sanırım ama hala bir kaplumbağa besliyorum. Neden? Çünkü iyi, sorumluluk sahibi, onurlu, “istendik” davranışları olan, olması gerektiği gibi olan bir kız çocuğuyum. Hala aynı kararımla açıkça aynı toplumsal öğretiler ve aynı etkileşimli hayat konumumda duruyorum ve oradan içimi akıtıyorum: Ben su kaplumbağası besleme işini çok güzel kıvıran harika bir insanım haydi herkes beni sevsin!
Evet, bu gün o yaşımın 3 katıyım ve hala küçükken aldığım kararın peşinden gidiyorum. Bireysel olarak kaygıya meylim kederimin temelinde evet ama bu ara en sık sorduğum soru bu kendime: Neden? Şimdilerde kendi başıma bir karar aldığımda neden insanlar bu kadar şaşırıyor? Hangi ara bu kadar yok etmiş bu kadar hiçleştirmişim kendimi? Kendime sormamışım bile bir su kaplumbağasına bakım verecek kadar sorumluluk sahibi misin diye zamanında. Çünkü öyle bir şansı kendime asla tanımadım. Ben olmalıydım yapmalıydım başarmalıydım. Her zaman elinden gelenin fazlasını yapmak için çabalayan o kız çocuğu olmalıydım.
Günün birinde güzeller güzeli bir köpekle olmasa bile bir şekilde ödüllendirileceğime emindim. Hayatım boyunca hayal kırıklığına uğramama neden olan üzüntülerimden en uzun süreni buydu sanırım hiçbir zaman ve hiç kimse tarafından beklediğim şekilde ödüllendirilmedim. Çünkü ben zaten su kaplumbağasına bakabilecek kadar sorumluluk ve bilinç sahibi bir kız çocuğuydum. Olması gereken buydu açıkça. Buna yol açan benmişim şimdi görüyorum ve bunların tek suçlusu o kitap. Evet evet o kitap! Beni daha çok sevmeleri için ne yapmalıyım diye sorup durmamın ve kendimi hırpalamamın tek nedeni o tabii ki! Mesele bir şeyi ya da bir kimseyi suçlamak en basiti olmaz mı zaten?
Şimdilerde kendi hayatıma ve oynadığım oyunlara değiştirilebilir olduklarına her zaman olan inancımla bakıyorum da; tam zamanı bence. Kaplumbağalarımızdan kurtulup her zaman karşılanması gerektiğimiz ihtiyaçlarımızı kendimiz yöneterek yaşamak mümkün. Bazen bazı dikenler bizim değildir ama canımızı acıtmalarına biz izin veririz. Neden izin verdiğimizi sorgulamakla başlamak en güzeli sanırım. Ben harekete geçtim bile ya siz?

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Kırmızı Yazar

Written by Zeynep Ezgi

Mağdur olanı oynamayı seven ama aynı anda paspas eden üstün yeteneklilerden.

Bir cevap yazın