in

Hazır Mezara Girmişken

Dismaland Banksy 08222015

“Aman! Mezara mı götüreceğiz malı mülkü” diyenler biraz daha düşünsün. Öldükten sonra da, ölen kişilerin ihtiyaçları için para lazımmış. Zaten ” Kefeni de aldım hem de yanmazın-dan…” diyenlere bu gün ne öğrendim. Mezarlıktan da yer satın alınması gerekiyormuş. Kazdırmak için de para, hocaya okudu diye para, üstüne toprak atıldı diye de para veriliyormuş. Ölenin beşi, kırk ikinci, elli ikincisinde de varsa mevlütü (pilav promosyonlu) katılırsak artık…. Ne diyordum ben, konu koptu. Her şey para değil diyenler bence biraz daha düşünsünler. Çünkü her şey para imiş, ise, de. Yani anlayacağınız ölünce de rahat yok insana. Fıkra gibi de bir olay anlatıyorum. Şimdi vakti zamanında bir ailede hasta olan bir adam ölüyor. Ardından işte yukarıdaki “Para mevzuları” halledilip gömüldükten yalnız üç yıl sonra da adamın eşi ölüyor. Hani adamın şimdi mezarı da var; boşuna para vermeyelim diye de adamın mezarını açıp karısını da üstüne gömüyorlar. Memleketimiz kesinlikle romantik ama farkında değil. Şimdi demeyin ki “aman bu okunur mu? Bunu yazanın ölüye de saygısı yok diriye hiç olmaz.
Şimdi bunu da duyduktan sonra beni bir hüzün kapladı. Şimdi bizde gömülmek istemeyen (yakılmak isteyenler mesela) insanları da gömerler. Sonra beş yıl sonra da mezar kazıcıları (define arayanlar ya da çakallardan bahsetmiyorum) gelip kazarlar. Kemik falan bulurlarsa artık, Hamlet’teki gibi ellerine alıp “Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu” derler mi? Bilmiyorum. Hadi bunları sindirdik; ama bence ölmüşlerden bari para almasınlar. “ÖLÜM BEDAVA” yazsın mezarlıklarda. İnsanlar zaten doğdukları günden itibaren her saniyelerini “Vergi VERMEK”le geçiriyor. Doktor kesiyor bebekle annenin bağını makasla; sanki açılış yapıyormuş gibi baba koyuyor parayı. 18 yaşından küçüklere her şey ücretsiz; ama ana babasının ödedikleri ne. Çocuğa isim koyulacak, kulağına ezanla da okuduk ve doğru nüfus dairesine. Ne koyalım Beyefendi? Ahmet koyun; Ayşe koyun(mesela). Sonra yazıcıdan sesler geliyor “Cırt, cırt, cırt”. Kadın tutuşturuyor elinize makbuzu bir de söylüyor toplam 17 lira 50 kuruş. Kuruşu Kuruşuna! Hadi bu da bizden olsun yok. Koy sermayeye.


Yukarıdaki noktalı yerler ” o parası, bu parası; süte katılan su parası da dahil” toplam 67 yıl boyunca burada yaşamış olan Ahmet ve/ veya Ayşe (mesela). Ölseler bile başkalarına kalan borçları var. Bu vergi verme işi olağan bir şeyse haliyle insanların hayat standartlarının yükselmesi lazım. Hayat standartları her sene her şeyin fiyatından daha az yükseliyor. Bir insana araba çarptığında, onun ailesine ödenen kan parasından daha pahalı arabalara binen insanlar var. Demek ki bir yerlerde eksiklik var ya da fazlalık. İnsanlara ya da hayvanlara yardım etmeyi doğru bulmuyorum. Şimdi böyle dediğimde “Cani” diyebilirsiniz. Ama asıl olay benim cani olmam değil. Asıl olay; bizden hala bunları da yapmamızı bekleyen gruplar. Mecliste hiç konuşuluyor mu bunlar? “Ya biz bu insanların vergileriyle, oylarıyla geldik buralara bunlar için de bir şeyler yapmalıyız.” deniliyor mu? Güzel ahlakı öğrendiğimiz camiler niye döner sermayenin kurbanı. Ceplerini haddinden fazla dolduran insanların hiç mi vicdanı sızlamaz. Dilencilik yapanlar, muhtaç insanlar, sokaktaki hayvanlar, katliamlar, savaşlar vesaire. Böyle durumlara gelinceye kadar ne yapıldı? Zenginle fakir arasındaki bu uçurumlar gittikçe büyürken, işsizlik artıp giderken en önemlisi de insan insan olmaktan çıkarken benim cani olmam gözüme battıys “Adolf Hitler’in “gördünüz mü size kimsenin 14 milyon Yahudiyi önemsemeyeceği söylemiştim” dediği aklınıza gelsin. Buradan Referanduma da değinmek istiyorum. Cevabı “evet” ya da “hayır” gibi iki tarafı da iyice bilenmiş bıçak gibi. Herkes, o keskin yüzlere o kadar kaptırmış ki kendini bıçağın ucunun saplı olduğu yere hiç bakmıyor. Prenses de çok uğraştı; ama… Kanıyoruz.
Dasvidanya.

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Kırmızı Yazar

Written by Hüseyin EKİZ

Bir cevap yazın