Ay’ın parlayan ve ışıldayan kısmında yaşayan Corvu, her zaman karanlıkta kalan kısımdan korkmuş ve orada bulunmak istememiştir.
Bir gün, Ay ışıksız kalmış, o göz kamaştırıcı ve hayran bırakan özelliği birden bire yok olmuş. Corvu bu durumu fark edince birden bire korkuya kapılmış. Hiçbir zaman olmak istemediği, hayatı boyunca karanlık kısımda ne olduğunu bilmeden yaşamış ama rüyalarında/kabuslarında karanlığın nasıl bir şey olduğunu az da olsa tahmin edebiliyormuş.
Corvu, bulunduğu yerin karanlığa hapsolduğunu gördükçe ne yapacağını tahmin edememiş ki sadece karanlıktan kaçarcasına yavaş yavaş ortadan silinen o Ay’ın göz kamaştıran ışığına doğru koşmaya başlamış.
Koşabildiği kadar koşmuş ama her arkasına baktığında sadece karanlığı görmüş, onu takip eden simsiyah bir boşluğu. Karanlık iyice Ay’ın tüm yüzeyini kapsayacak iken Corvu, soğukluğu hissetmeye başladı ve hayata tutunacak bir nedeni olduğunu düşündü ve buna “İkigai” dedi.
Durmadan koşan Corvu, sanki yolun solunda bir ışık varmış gibi gittiği yönde Ay’ın parlaklığı gibi parıldayan bir gülümsemeyi fark etti. Koştu koştu ve koştu, en sonunda tam elini o gülümseye uzatır iken uyandı uykusundan Corvu…
Uyandıktan sonra sağ tarafına dönen Corvu, Ay kadar parlak gülümseyen sol yanını, âdeta bir yapboz gibi kendini tamamlayan diğer yarısını, aşık olduğu kadını gördü. Ve şöyle dedi: Sen benim var olma sebebimsin. “İkigai”.
Hikaye’ye ek olaraktan Brazzaville – Sleep on my shoulder şarkısının şu kısmını paylaşmak isterim.
I'm not myself when you're away A minute feels like an hour An hour's like a day Come back to me soon I feel like I'm on the dark side of the moon A frozen and lightless string of days
Hikayeye ilk önce göz gezdirdim, daha sonrasında şarkı ismi verdiğiniz için şarkıyı arkaya açıp okudum ve hikayenin şarkıyla uyumu gerçekten büyüleyici. Hikayenizi ve paylaştığınız müziği beğendim çok teşekkürler