in

Yağmur damlaları

Lodos başladı, yine yağmur topluyordu güneş ve biz onunla her zamanki gibi aynı caddede konuşarak ilerliyorduk. Tane tane, düzgün, dikkatli ve sessiz konuşan biriydi. Genellikle dünya meseleleri ve ruh-beden ilişkisi hakkında uzunca tartışırdık, ikimizde çayı çok sevdiğimiz için derin sohbetlerimizin uğrak noktası her zaman salaş mekanlardı. Ela renginde iri gözleri, beyaz içten bir gülüşü olan bu adam bana karşı her daim içtendi ancak çevresinde pek ilgi odağı olmayan, varlığıyla yokluğu bir olan biriydi. Gerçi ilgi odağı olmayı sevmeyen ve bundan kaçınan kendisi, bana her zaman; ”İnsanların samimiyetsiz ilgileri beni bunaltır, ben gelemem dostane olmayan tavırlara.” derdi. Tek odalı evinde kendi düzenini oluşturmuş kah mutlu kah mutsuz anlarını bir iki dostuyla burada paylaşıyordu.

Yine bir gün çayımızı demlemiş karşılıklı otururken bana dedi ki; ”Neden kimse tarafından önemsenmeyen işinden evine gidip gelmekten başka bir esprisi olmayan bir adamla vaktini harcıyorsun?” Kendinden bahsediyordu önce anlamamazlığa geldim ve sonra gülerek; ”Baksana, neden kendini bu kadar değersiz görüyorsun? Ya da dur dur, sen artık benimle çay sohbetlerini paylaşmak istemiyorsun anlaşılan.” Espri yaptığımı anlamadı ve korkmuş bir ifadeyle; ”Sakın böyle düşünme, ben sadece şaşkınım yani bunca yıl sonra karşılaşmamız ve bana değer vermen, benimle ilgilenmen beni şaşırtıyor.” Haklıydı yıllar geçmişti ben otuz ikinci yaşıma girecektim o ise otuz beşindeydi, yıllar ne de hızlı geçmişti. Ama ne var ki ikimizde yerimizde saymıştık sanki, hiçbir şey değişmemiş ve biz on sene öncesinin samimiyetini yakalamıştık. ”Çayım bitti, tazeler misin?” dedim. Bardağımı aldı, gülümsedi ve; ”Konuyu öyle tatlı değiştiriyorsun ki sana kızamıyorum bile.” dedi ve çayımı tazelemeye gitti. Son çayımı içtikten sonra ona veda ettim ve caddeye çıktım. Yağmur başlamış, rüzgarın etkisiyle yüzüme bir tokat gibi çarpıyordu resmen, sanki onunla yıllardır konuşamadığımız saklı hislerimizi bana hatırlatırcasına çarpıyordu yüzüme… O ve ben aynı yağmur damlaları gibiydik, yan yana akıyorduk ama asla birbirimize dokunamıyor idik. Belki de bunun asla olmayacağını bildiğimiz için böyle akmaya devam ettik…

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Kırmızı Yazar

Written by Gizem Ertan

Bir cevap yazın