Ay ışığından oluşan gök kuşağına uzanan Corvu’nun hikâyesi.
Gök kuşağındaki beyazlığın ve derin sessizliğin yarattığı rüzgâr, Corvu’nun hissiyatları gibi soluk kirpiklerinin arasından süzülüyordu, kıyıya vuran Ay’ın ışığı âdeta bir esinti kadar huzurlu, dalgalar kadar da hırçın idi.
Kıyaya vuran dalgaların sesi, ormanının derinliklerinde son bulan bir hiddete dönüşüyordu. Kıyıya ulaşan her dalga derin sessizliğe karşı gelen bir haykırış gibiydi, bu haykırış ormanın derinliklerini örselemişti.
Derin sessizliği bozan bu haykırışlar, gök kuşağını bulanıklaştırmıştı. Bunun farkına varan Corvu, arkasını dönüp ormanın derinliklerine doğru yürümeye koyuldu. Her attığı adım ile ay ışığından uzaklaşıyordu, lakin uzaklaşan dimağındaki ay ışığıydı.
Corvu yürümeye devam ederken ormanın derinliklerinden gelen soğukluğu özünde hissetmeye başlamıştı, dinlenmek istedi ve gölün hemen dibinde bulunan Gökyüzü Ağacı’na sırtını yaslayarak uzandı.
Giderek Ay ışığının hüzmesi gözden kayboluyordu, ama o gece Corvu geri dönmeyecekti. Özünü titreten soğuk hava, sert bir ayaz halinde değil, sanki zarif bir tasarıma sahip soğukluk, haykırış gibi iniyordu gökyüzünden. Hava hayli boğuk idi. Corvu ve Gökyüzü Ağacı bir bütün gibi birbirine bağlanmış, hatta kökleri Corvu’nun bedenini sarmıştı.
Orman’ın bu soğukluğundan hemen sonraki saatlerde ışıl ışıl olması gerekirken hüzün sessizliği kaplamıştı. En keskin zekâlı kuzgunlar bile kanatlarını gökyüzüne (ne Ay’a ne Güneş’e) açamadan yaşamlarına bir son verilmişti.
Ve aylar sonrasında Corvu ve Gökyüzü Ağacı’nın olduğu yerde şu sözler her rüzgâr estiğinde işitiliyordu;
“Ay ile Güneşi birbirinden ayıran hiçbir şey yoktur: biri, diğerinin içine usulca karışabilir” dedi Corvu sessiz bir şekilde.
Yeniden hikayelerin ile aramıza döndüğün için teşekkür etmek isterim ayrıca hoş geldiniz. Umarım bu güzel hikayelerin devamı gelir ve umarım ki diğer hikayelerde ay ışığı, Corvu’yu kaçmak zorunda bırakmaz ve eski güzel günlerine dönerler. Tekrardan hikaye yazmanıza ve burada paylaşmanıza sevindim. Ayrıca “Ay ile Güneşi birbirinden ayıran hiçbir şey yoktur: biri, diğerinin içine usulca karışabilir” bu cümle gerçekten çok hoş olmuş, o anı gözlerimde canlandırdım istemsizce.
Önceki yorumunuza cevap vermeyi unutmuşum, kusura bakmayın. Yorumlarınız ve düşünceleriniz için teşekkür ederim, yazdıklarımı okuyup yorum yapan birileri ile iletişime geçmek/konuşmak mutlu ediyor. Hikâyelerin devamı gelir mi inanın net bir şey söyleyemiyorum. Umarım kendimi tekrardan yazar iken bulurum, tekrardan teşekkürler.
Türkçe karşılığı olmayan kelimeleri ararken hikayeniz ile karşılaştım ve yazdığınız diğer hikayeleri okudum. Bütün hikayelerin aslında birbiri ile bağlantılı olduğunu anladım, ilk hikayede mutluluğu bulmuş ama son yazdığınız hikayede ise mutluluğun gittiğini sizin deyiminizle gün ışığının gittiğini hissettirdiniz.Yazdığınız hikayelerin kendine özgü bir zaman dilimi olduğunu fark ettim kendinize has bir anlatım şekliniz var,
umarım hikayedeki Corvu ileride yazacağınız hikayelerde gün ışığına kavuşur.
Yorumunuz için teşekkür ederim, garip bir şekilde yazdıktan belirli bir zaman sonra hikâyelere yorumlar gelmeye başladı, gerçekten sevindim. Umarım kavuşur…