in

Bende Bir Problem(mi) Var

Dejavu bilimsel olarak beyin lobları arasındaki zaman farkı olarak bilinir. Bir insan günde kaç kez dejavu yaşar, ne kadar gerçekçi olur bilmiyorum. Ama her seferinde aynı hataya düşmeye dejavu denemeyeceğini tahmin ediyorum.

Dizlerime bakıyorum her yeri yara bere içerisinde. Biri bisikletten düştüğümde olmuştu, diğeri kaydırak sırasında itilmemle bana hatıra kaldı. Sonra kalbimi elime alıyorum. Kabuk bağlamış birçok yara. Ama biri var ki hala inceden kanamaya devam ediyor. Ama bu kan dışarıya değil de içime içime gidiyor.

Bende bir problem olduğunu keşfetmem uzun sürmedi. Çünkü insan yanlış kişiyle bir kez, iki kez, üç kez taş çatlasın dört kez denk gelebilir. Ama her seferinde yanlışı seçiyor ve istiyorsa bir problem yok mudur?

En sonunda kendimi aldım aynanın karşısında konuşmaya başladım. Hiç mi ders almıyordu, nerde, kimde, neyi arıyordu? Cevaplarım beni tatmin etmedi. Aşk için bu kadar kırılmaya, yorulmaya değer miydi? Hem zaten aşk diye bir şey var mıydı? Sanki bir kez yakınından geçmiştim, tıpatıp aşka benzeyen bir duygunun. Ama bunu konuşmuş ve en önemlisi aşmıştık. İnsan bir kez hata yapınca deneyim ikinci, üçüncü hatta utanmadan yüzüncüsünü yapınca salaklık olmuyor mu? İşte bu yüzden kendimi elimden tutup bir akıl hastanesine yatırdım. Şanslıyım ki beyaz bana yakışıyor. Bu yüzden deli gömleği giydirmelerine sesimi bile çıkarmadım. Tedavim her zamanki şekilde işledi. Çocukluğuma döndürdü beni doktorlar. Kafamda çiçekten tacım, mavi elbisemle doğum günümü kutladığım güne, babamın bana ilk kemanımı aldığı zamana, bazen yöresel dans gösterileri yaptığımız bazense benim şiir okuduğum belirli gün ve haftalara… Ama nafile, oradan hiçbir şey çıkmadı. En sonunda doktorlar da pes etti ve dediler ki: sende bir problem(mi) var?

Ben de tedavimi başka yollarla sürdürmeye karar verdim. En kırmızı elbisemi giyip topuk seslerimin benden önce vardığı rakı sofrasına oturdum. Pek kalabalık değildik aslında. Masada birkaç ben vardı sadece. Aşık ben, öfkeli ben, kırgın ben, neşeli ben… Şimdi geçmişe dönüp masadakilere baktığımda keşke hastanede tedavime devam etseymişim demeden edemiyorum. Hem demiştim ya, beyaz bana çok yakışıyordu. Galiba bu yüzden de ölüme çok uzak durmuyorum. Masada her bir kendim başka şarkı söylüyordu. ‘Ben aşkı ölümsüz bilenlerdenim…’, ‘Kimse yeni yara açamaz artık…’, ‘Tanrı istemezse insan ölmezmiş…’, ‘Adım çapkın kız çapkın kız…’. Bu karmaşaya bir son vermek için mikrofonu elime alıp kadehime çatalımla vurdum. Ve tam da beni anlatan o şarkıya başladım:

Beni bırak

Takıntılarım var

İnsanlara yönelttiğim anlamsız sorular

Beni terk et

Valla sorun olmaz

Hoşlanırım yalnızlıktanB

Bende bir problem var

What do you think?

5 Beğeni
Upvote Downvote

Bir cevap yazın