in

Göz Yaşından Evler İnşa Etmek

Benim adım yalnızlıktır ve kayalara kazınmıştır papatyalarla
Dalgalar fısıldadı çocukluğuma, meşe ağaçları, top koşturan çocuklar ve korna sesleri
Keşke uçurtmanın ucundan tutup bıraksaydım kendimi gökyüzüne, ama
Karlı bir İzmir sabahında plastikten bir kızakla kar prensesini görmek istedim -sadece
Keder bulutu yağmıştı üzerime, eteğime yaldız yaptım, alay etti kendini bilmez çocuklar
Konuşmaya gücüm yetseydi de direnseydim karşı çıksaydım haksızlıklara
Babama sarılsaydım, öpseydim annemi,
‘’Kardeşim’’ deseydim, uzatsaydım elimi ‘’bitiyor!’’
Değişen bir şey var günlerde, kayıp giden, avuçlarımda boşluğunu hissettiğim
Kalemim üşüyor (yazık, ne kadar da aciz!) ait olduğu sokakları; yalnızlığı, denizi ve şarabı
Mürekkep içime sızıyor, akasya ağacı küsüyor gözlerime
Hüznün renkleri parmaklarıma, yüzüme batıyor
Bir yarasa beslemiştim gövdemde, kargalarla aram iyi değildir!
Ve yarasalarda en az benim kadar yalnızdır, zekice gözlerini saklarlar geceden
Anlaşılan üşütülmüş, soğuk algınlığını geçirememiş bir çocukluğumuz vardır
Adım, tüm yaşanmışlıklar dahil mühürlenmiştir zamana
Ben kül, ben köz, ben yüreğimde sımsıkı bir yumruk; hedef almış ölümlere
Eğlencelidir göz yaşından evler inşa etmek

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Okur

Written by Ekin Aktaş

Güneşli bir temmuz'da tam da Güneş'in yükseldiği saatlerde dünyaya ''merhaba'' demişim. O günden beridir hiçliğin aidiyeti içinde ışığın içinden geçmekteyim.

Bir cevap yazın