Hayatın anlamsızlığında, Aşk uğruna her gün biraz eksilip, Uğuru görünce kendın de eksik olanı tamamlayan Bekir.
Uğuru karşılıksız seviyordu. Belki diğer kızların yüz hatlarında olduğu ” sana muhtacım ” ifadesi yoktu.
Uğur güçlü bir kadındı. Birçok olayı kendi başına atlatabilen kendi iç sesiyle konuşan biriydi. Pes etmeyen , silsilelere hükmeden , düşsede, kaldıranım olmadı demeyen, karakteristik yüzünden okunan hikayesi olan bir kızdı. Kendi kendine yetebilen ama saplantılı olduğu bir çocuk vardı.
Kendi hayatında olmayan heyecanı buluyordu belkide. Bekir ise güçsüz, hayatın anlamını bulmaya çalışan, ” Mutlu mu , mutsuz mu ? ” onu bile hissedemeyen biriydi. Umutsuz ama inançlı biriydi. Ve tek inancı da Uğur’du. Tek umudu ise Uğuru görebilmek . Çünkü umutları filizleniyordu
Uğurun güçlü oluşu Bekir’in var oluşunun kanıtı gibiydi onun yanında.Peki , karısı ve çocuğu ?
Karısı iyi biriydi ama ” Aşk’ın iyilikle alakası yoktur ” der. ( Ahmet Ümit )
Hasta oğluna ilaç ararken ansızın aklına Uğur gelir ve onu görmek ister .En çaresiz oluşunda Uğur’un yanında bulur kendini. En savunmasız halinde Uğur’un yanında olduğu gibi bileklerini keserken.
Bu hikayede girdap içinde savaşan 2 yenilgi bilmeyen insan var. Varılacak hedeften hiç vazgeçmeyen Bekir, bir okyanus kadar derin Uğur…
Bir Akşam Ay ışığını yansıtıyor. Bekir , yeni bir güne başlamak için mahmurlaşarak yatağına gider. Kendisine verilen hayatı yaşayan Kaderine razı olup uykuya daldı.
Uğur ise , saplantı sevgilisinin değişeceğini sanıp evlendi ama kendi istemese değişmeyecekti .Hiçbir şey yapmayan baaşarısız o saplantılı çocuk.
Değişen çayın sıcaklığıdır, ve çayı her içtiğinde farklı tad alırsın. Ruh halin başkadır çünkü mutlu veya mutsuz hissetmediğinde tad almazsın. Mutsuzluğun bile bir gerçekliği, hakikatli yaşanınca güzeldir.
Her hissi dibine kadar hissetmek gerekir. İşte Bekir’in fedakarlıkları ve Uğur’un hakikatli oluşunun trajedisi..
Hayatınızın anlamını bulun. Daha çok ; bulunca yaşayın. Yoksa bunun adı kader mi ? yaşayamamak…
Hayatınızda gerçekleriniz olsun kendinizden başlayabilirsiniz gerçek bulmaya.
Aşk diye bildiğimiz şeylerin büyük bir çoğunluğu hastalık. Ölümüne sevmek, çılgınca sevmek, delice sevmek, tutkuyla sevmek, inatla sevmek, sonuna kadar sevmek. Bunların her biri rahatsızlık.
Aşkın ilk kuralı karşılıklı olmasıdır.
Bu temel kuraldan yoksun, hangi neden ve gerekçeye sahip olursa olsun ‘bırakamamak’, ‘terk edememek’, ‘yerine daha iyisini koyamamak’tan kaynaklı her kalış aynı zamanda bu hastalığı derinleştiriyor.
İşin özü şu:
Sevmesini bilmiyoruz.
Sevmenin geliştirilebilir bir yetenek, bir his olduğunu anlayamıyoruz.
Bu yüzden bu sevgisizlik.
Öncelikle kalemine sağlık. Film dramın dibine vurmuş. Türkiye’nin kenar mahallelerinde yaşanan binlerce dramdan yalnızca biri…
Evet . hayatın acımasız halleri ve herkese olmayan eşitsizliği…İç çalkantıları ruh çökütüsü haller…
Şükrü Erbaş demiş ki: ” Sevgi dostluktur” ikisinin arasında aynı zamanda bir dostluk var. Birbine bağlayan da bu bence. Uğur çok aşık biri değil aslında Bekir daha çok Aşık. Hep biri daha fazla sever zaten. Bunu seçmek de bizim özgürlüğümüzde..biriyle dost olamadan seveeyiz o kişiyle anlaşamayız..