in

Pratikte Aşk

-Merhaba Hanımefendi.

+Neden burada tek başınıza oturuyorsunuz?

-Tek başına oturmak yasak mı?

+Hayır. Ama neyi kanıtlamaya çalışıyorsunuz, amacınız ne?

-Yalnız kalmaya ihtiyacım var. Amacım bu, izin verirseniz tek kalacağım.

+Böyle ıssız bir yerde, tek başınıza mı ?

-Yalnız değilim gökyüzü, deniz, güneş var ve balıklar…

+Bu saydıklarınız sizin yalnızlığınıza yalnızlık katar.

-Bence siz de tek kalmayı deneyin bir müddet. Gökyüzüne bakın, denizin dalgasının sesini dinleyin, Güneş ısıtsın içinizi. Bilinciniz temizlenir.

+O ne demek şimdi?

– Yani, kendi kendinizle kalıp zihninizi susturun. Hayatınıza anlam yükleyin. İyi gelecektir.

+Siz zihninizi zor zamanlarınızda nasıl susturuyorsunuz?

– Buraya gelmezsem, kafamda bir imgelem oluşturuyorum. O an güneş, deniz, gökyüzünü düşünüyorum. Arka fonda müzik, dans ettiğimi Kozmosumda sevgi, iyilik olan şeyler olduğunu hayal ediyorum.

+O anda da tek başınıza mısınız?

-Senin tek başınalıkla sıkıntın ne kuzum?

+Sıkıntım yok. Ben bir tek yolculuklarda yalnız kalırım.

-Monizmci misin?

+O kadar bencil olsam, şu an yanında sorgu sual içinde olmazdım.

-Ama tek bir doğrun var gibi bana düşünceni empoze etmeye çalışıyorsun.

+Mental enerjilere inanırım. Mesela senden güzel bir enerji aldım.

-Evet ama irrite ediyorum bu davranışlarınla beni. Bu enerjimi sana boşa harcıyorum.

+Boş zaman demeyelim de benim için vaktini yaratıp, bana ayırıyorsun.

-Hayatını anlamı var mı?

+Hayatının anlamını, toplama kamplarındaki bir Alman ve Yahudi insanının arasındaki aşkı Almanın nehre düşen Yahudi kadını kurtarma esnasında yaşadığı Aşkta bulanlara sormak lazım.

-Veya bir hapishanedeki yöneticilerin iyilerin karşı safında bulunup, şehvet düşkünlüğünden kadınları kullandıkları bir hükmetme biçimindeki o anlam nasıldır? Anlamsızlık vücut bulmuş…

+Evet, haklısın. Kadınlar her yerde mağdur. Kadının kadına düşman olduğu devirde kadın olmak zor.

-Soruma cevap vermedin?

+Benim için Aşk…

-Anladım. Aşk pratikte imkansız bir şey…

+Umudum yok ama insan umutsuz yaşayabilir, inancım tam… İnancım biterse işte o zaman yangınlı şiirler yazarım…

-Çok manidar bir cümle oldu bu.

+Senin Hayatının anlamı ne?

-Yazmak… Kitaplarım… Müzik… Dans…

+Yazmakta iyi para var mı? Bana da öğretir misin?

-Öğretirim ama öncelikle yazmayı araç değil amaç olarak görmeye başladığın zaman…

+Kitap okumaya beraber gidebilir miyiz?

-Belki de…Öncelikle tek başına kalmayı öğrenmelisin. Sürekli ben olmayacağım..

+Dans?

-Onun içinde estetik olman gerek. Ve istekli, sabırlı…

+Nasıl heves edebilirim? Üşeniyorum…

-Öncelikle, heves yani istek gelmesini beklemeden eyleme geçmelisin. Zihninizdeki imgelemi somuta çevirirsek. Beyin kararlı olur bu eylemde. Resmin iyi olsa bizi dans ederken çizmen gerek. Resmin iyi olsaydı…

+Senin için öğrenirim.

-Çok incesin.

+Bir kahve?

-Hadi gidelim şöyle sert bir kahve içmeliyim, uykum var.

+Sen nasıl istersen.

-Durağa kadar koşalım mı?

+Arkada kalan kahveyi ısmarlar.

-Anlaştık.

What do you think?

2 Beğeni
Upvote Downvote
Kırmızı Yazar

Written by Buket Gayuk

Bir cevap yazın

yorumlar

  1. aslında çok basit bir insanı anlamak ama çoğu erkek anlamak istemiyor sorun orda mesele kahve içmey ikna etmek değil veya kahve içerken karsıdaki kıızı anlamak için kahve içmeye gitmiyolar aradaki zamanı değerlendiriyorlar . boş vakitim dolsun kafasıyla . öyle olmayanlar da vardır ama deneyimlerimi söylüyorum sadece. böyle bir güruh var . üzücü