Her insan yaşamında kendine örnek aldığı bir sanatçı bir yazar veya bir kahraman vardır.Benimde örnek aldığım sanatçı Yılmaz Güneydir.Yılmaz Güneyi örnek aldığım dönem lise yıllarıma dayanır.Kültürel kimliğin ilk oluşum evrelerine denk gelen lise yılları her genç için bir arayış evresidir.Kendinizi bir akıma, düşünceye veya bir kültürel dokuya ait hissetmek istersiniz.Sürekli bir arayış içerisinde olursunuz.
Yaşadığınız çevre içerisinde sizi etkileyen değerler, inançlar ve gerçeklik döngüsü hayatınıza yön verir.Hayalleriniz, hedefleriniz ve yaşamdan beklentileriniz buna bağlı olarak gerçekleşir.Kimi zaman başardığınız için gurur duyup yaşamdan zevk alırsınız.Kimi zaman da şartlarınız oluşmayıp başarısız olursunuz.Her iki durumda da örnek aldığınız karakter veya kişilik değişmez.Çünkü; bilirsiniz ki örnek aldığınız insanda tıpkı sizin yaşadığınız zorluklara benzer süreçler yaşayıp mücadelesinden vazgeçmemiştir.Böyle bir duyguyla hareket ettiğiniz zaman yaşamınız daha anlamlı olmaya başlar.Zaman içerisinde fikirleriniz, değer yargılarınız evrimleşip başka bir boyuta uzansa da örnek aldığınız insan hiç değişmez.Onu yüreğinizde veya aklınızın bir köşesinde değerli bir hazine gibi saklarsınız.Yolunuzu kaybettiğiniz anda sakladığınız hazine ortaya çıkıp bir kutup yıldızı gibi kaybettiğiniz yolu bulmanıza yardımcı olur.Benim içinde Yılmaz Güney, bir kutup yıldızıdır.Ne zaman yolumu kaybetsem onun aydınlığına ihtiyaç duyarım.Düşünceleri, fikirleri bana her zaman ilham kaynağı oldu.
Öykü yazarı, senarist, yönetmen ve aktör olan Yılmaz Güney, oynadığı ve yönettiği filmlerle ülke sinemasında bir çığır açmıştır.İlk zamanlarda oynadığı filmlerle Çirkin Kral lakabını alarak bir dönemi yaşamıştır.O dönemden sonra Yılmaz Güney senaristliğini ve yönetmenliğini yapacağı filmler ile Türk sinemasına yeniliğin,gerçekliğin görsel somutlarını taşıyacaktır.Yılmaz Güney’in sanatsal olarak dikkat çeken en önemli özelliği filmlerdeki abartısız ve yalın oyunculuk anlayışıydı.Çektiği ve oynadığı ilk filmler genellikle macera filmleriydi.Daha sonra ezilen, hor görülen Anadolu insanının sorunlarını filmlerine aktarmıştır.Toplumsal eşitsizlik, sınıf çatışmalarını, gerçeklik ruhu ile bir görsel somut oluşturacak şekilde filmlerini yönetip çekmiştir.Yılmaz Güney, yazıp yönettiği ve oynadığı Umutsuzlar, Baba, Ağıt, Endişe gibi filmleriyle tanınır.Yılmaz Güney’in yazdığı Zeki Ökten tarafından çekilen Sürü filmi ile Şerif Gören tarafından çekilen ve daha sonrasında tekrar kurgulanarak yapılan Yol filmi, Cannes Film Festivalinde ödül aldı.Yılmaz Güney, Fransa’ya gittikten sonrada Duvar filmini çekti.Duvar filmi onun son filmi oldu.Son yıllarını Paris’te geçiren Yılmaz Güney, mide kanseri nedeniyle 9 Eylül 1984’te yaşamını yitirdi.Mezarı Paris’te bulunan Pere Lachaise Mezarlığı’nda 62. kısımda bulunmaktadır.Yılmaz Güney ile ilgili bilgileri elimden geldiğince size aktarmak istedim.Tabi ki yaşamı ve sinema alanındaki bilgiler bununla sınırlı değildir.
Bugüne kadar Yılmaz Güney ile ilgili çoğu yazarlar, düşüncelerini ve fikirlerini yazmışlardır.Şahsi olarak ben diğer yazarlar kadar donanımlı olduğumu düşünmüyorum.Açıkçası Yılmaz Güney hakkında bir yazı yazmak büyük bir maharet ve yürek ister.Böyle vasıfların bende olup olmadığını bilmiyorum ama yine de yazmak istedim.Bu yazıyı yazarken de zaman zaman ellerim titriyordu.Yazdıklarım arasında en zorlandığım yazı olarak tanımlayabilirim.Ayrıca , Yılmaz Güney’i anlatmaya kelimeler, sayfalar ve kitaplar yetmez.Yılmaz Güneyi anlatmak için belgeselleri, bütün filmlerini izlemeniz gerekir.Yılmaz Güneyi anlatmak için bütün kitaplarını, öykülerini okumanız gerekir.Yılmaz Güneyi anlatmak için onunla tanışmış olmanız ve belli bir geçmişe sahip olmanız gerekir.Yılmaz Güney ile tanışma şansını yakalamış insanlar, doğal olarak bizlerden daha iyi anlatır.Bizler ancak onların anlattıklarının gölgesinde dinleyebiliriz.