in

DELİ – Bir garip hikaye – 1. bölüm (RUTİN)

5 arkadaşın başından geçen olaylar

  1. BÖLÜM – RUTİN

 

Tabak çanak seslerinin arasında restoranın arka kapısına doğru ilerledi. Bir anda bağırarak “KOLAY GELSİN” dedi. Sıcak suların oluşturduğu sisler arasından bir çocuk “Sağol abi, kolaysa başına gelsin” dedi, gülerek. Çocuğa ters ters baktıktan sonra yanık yemeklerin oluşturduğu is ve yağlarla kaplı kapının kulpuna dokunarak çevirdi. O gün kaçıncı çevirişi olduğunu hatırlamaya çalıştı. Bugün epey yorulmuştu. Neyse ki hatırladı. Tam 5 kez mola vermişti. 6. Molasına çıkan Mert kulpun yağlarına aldırmadan çevirdi ve dışarı çıktı. Yüzüne temiz havanın verdiği rahatlıkla derin nefes aldı.  Bir süre kapının önünde durdu. Dar sokağı seyrederken, bir kedinin çöpü karıştığını gördü. Yanına gidip, sevmeye yeltenecekken kedi hızla oradan uzaklaştı. Halbuki sürekli yemek verdiği kediydi bu. Neden kaçtığını anlamadan farketti ki kedinin kuyruğunu koparmışlardı. Kedinin yaşadığı acıyı ve kimsesizliğini iliklerine kadar hissetti. Saatin akşam 10 olması sebebiyle, açık veteriner bulma ümidiyle telefonunu karıştırdı. Hangi numarayı çevirdiyse de telefonunu açan olmadı. Sinirle çöpe tekme attı.

Evin tek erkek çocuğu olan Mert, zorba babasının dayatmalarından ötürü okuyamamış sürekli çalışmak zorunda kalmıştı. Alkolik olan babası bir hatadan bin hata doğururcasına sürekli döverdi. Bu yüzdendir ki çocukluğunu şiddet içinde yaşayan Mert, en ufak alayı kaldıramıyor hırçınlaşıyordu. Türlü başarısızlıklar neticesinde bayılana kadar dayak yediği günleri anımsadı. Öfkeden deliye döndü.

Birkaç saniye sonra biraz önce ona şaka yapan genç dışarı çıktı. “Abi noldu” dedi. “Bir şey yok, yavşak ne öyle yırtık dondan fırlar gibi çıkıyorsun” diye cevap verdi Mert. Genç donuk bir şekilde bir süre bakmaya devam etti ve içeri girdi. Daha sonra molası bitmeye yakın, paketinden son sigarasını çıkardı. Garson önlüğünden dolayı bir süre çakmağı bulmakta zorlandıktan sonra çakmağı çıkarıp sigarasını yaktı. Kapının önündeki kaldırım taşına oturdu. Elindeki telefonla instagrama girdi. Tam da o sırada gözü tarihe takıldı. Yarın arkadaşlarıyla anlaştığı üzere buluşma günü olduğunu hatırladı. Whatsapp grubundan arkadaşlarına mesaj attı.

“Yarın geliyor dimi herkes?” diye yazdı


Odasının soğuk olmasına aldırış etmeden kitabın yapraklarını çevirmeye devam etti. Burnundan düşen gözlüğü ara ara tekrar yerine çıkarıyordu. Kardeşi “Çay hazır” diye bağırdı. Eskimiş kupasını aldı ve kendisine bir çay koydu. Tekrar odasına döndü. Kitabını okumaya devam etti.

Kenan, babasını kaybettikten sonra ailesine bakmak zorunda kalanlardan biriydi. Bir kız kardeşi ve annesiyle yaşıyordu. İş hayatına 13 yaşında atılan Kenan bir yandan açıktan üniversite eğitimine devam ediyordu. Her zaman öğrenmeye açık, kendisini geliştirmeyi seven biriydi.

Kitabını okurken, telefonu whatsapp bildirimiyle titredi. Gözlüğünü çıkarıp gözlerini ovuşturduktan sonra telefonu eline aldı. Mesaj can kardeşi Mert’ten gelmişti.

“Her zamanki gibi, geliyorum” diye cevapladı.


Kulağına gelen anlamsız konuşmalar eşliğinde bilgisayar oyunu oynayan Anıl. Bir yandan kurabiyesini ısırırken bir yandan arkadaşlarına talimat veriyordu. Bir anda odaya giren annesi. “Oğlum yeter artık, başın ağrıyacak” diye bağırdı. Anıl cevap vermeye yeltenmedi. Kendisini umursamayan oğlunun yanına gitti. Annesinin dokunmasıyla bir anda irkilen Anıl arkasına döndü ve “Ne oldu” dedikten sonra tekrar oyun oynamaya devam etti. Tabakta yarım kalmış kurabiyeyi yeni getirdiği kurabiyelerin arasına koyarak tabağı masaya bıraktı. Bitmiş bardağa da meyve suyu doldurduktan sonra oğlunun başını okşamaya başladı. Anıl sinirlenerek “Ne oldu? Dokunma bana, görmüyor musun oyun oynuyorum” diye söylendi. Annesi de “ Oğlum yeter artık gözlerine yazık, oynama bu kadar” dedi. Ancak Anıl yine sessiz kalarak oyun oynamaya devam etti. Annesi odayı terkettikten sonra oyun arkadaşlarına “Kusura bakmayın, annem gelmişti” dedi.

Anıl evin tek erkek çocuğuydu.  Annesi ve babası aynı bankada çalışıyordu. Uzunca bir süre Antalya’da çalıştıktan sonra Manisa’ya taşınmışlardı. Sürekli bilgisayarıyla vakit geçiren Anıl, asosyal bir çocuktu. Kiloluydu ve insanlarla tanışmaktan nefret ederdi. Okul hayatı boyunca sürekli dışlanan Anıl, bilgisayar oyunu ile sanal arkadaşlıklar edinmişti. Yapmayı sevdiği tek sosyal aktivite arkadaşlarıyla beraber, dağa çıkıp kafayı çekip eğlenmekti.

Oyuna devam ederken telefonunun 2. Kez titrediğini farketti. Telefonunda yanan bildirim ışığı dikkatini dağıtıyordu. Arkadaşlarına “Geliyorum hemen” dedikten sonra kulaklığını çıkardı telefonunu eline aldı. Mesajlar whatsapp arkadaş grubundan gelmişti.

“Geleceğim patron” diye cevap verdi.


Soğuktan hızlı adımlarla harman olmuş bir halde sokak aralarında turlayan Cemal, ara ara ellerini nefesiyle ısıtıyordu. Sote bir yer bulup, hemen birkaç duman almanın hayalini kuruyordu. Geç saatler olmasına rağmen, bir çocuk “Abii” diye bağırdı. O yöne bakmadan yoluna devam etti.

7 yıl hapis hayatından sonra normal hayata ayak uydurmaya çalışan Cemal, geçimini uyuşturucudan sağlıyordu. 9 yıl önce yapılan bir uyuşturucu operasyonuyla yakalandıktan sonra 7 yıl hapse mahkum edilmişti. Çıktıktan sonra da hayatına kaldığı yerden devam etme kararı almıştı. Çevresinden saygı görse de aslında herkesin ondan nefret ettiğini biliyordu.

Gecenin ilerleyen saatlerinde neyse ki kendisine sessiz bir yer bulmuştu. Bir süre etrafı izledikten sonra hemen zeytin ağacının dibine oturdu. Ceketinden buruşuk katlanmış kağıdı çıkardı. Paketinden çıkardığı tek dal sigaranın tütünüyle beraber esrarı karıştırdı. Cüzdanının arasından çarşafları da çıkardı. Arasına büyük bir titizlikle hazırladığı karışımı yerleştirdi. Bu hayatında incitmeden yerine getirdiği nadir işlerden biriydi. Sigarasını sarmayı bitirdikten sonra cep telefonuna uzanıp. Kendisine sakin bir müzik açtı. Müzik eşliğinde sigarasını içerken, bir yandan sevdiği müziği dinliyordu. Bu sakinlik hayatta yapmaktan en çok hoşlandığı şeylerden biriydi. Sigarasını içerken ara ara telefonuna gelen mesajlardan şarkının kesilmesine sinir oldu. “Bu kim amına koyayım” diyerek telefonuna uzandı. Mesajların bu hayatta samimiyetine inandığı arkadaşlarından geldiğini fark etti.

“Geliyorum gardaşım” diye cevapladı.


Telefonun defalarca titremesinden uyanan Kerim boş bakışlarla odasını süzdü. Gözlerinin çapağını silip elini yüzünü yıkamak için odasından çıktı. Tam o sırada babası “Uyandın mı oğlum” diye bağırdı. “Evet” diye karşılık verdi. Elini yüzünü yıkadıktan sonra odasına geri döndü.

Babası doktor annesi ise öğretmen olan Kerim, standart bir aileye sahipti. Astım hastası olan Kerim, istediği her şeyi almasına karşın özgür biri değildi. Ebeveynleri hastalığından dolayı Kerim’in üzerine çok düşerdi. Sürekli denetim altında tutarlardı. Kerime haftada yalnızca 1 gün dışarıya çıkmasına izin verirlerdi. Çıktığında da sürekli ararlardı. Hayatından iyice bunalan Kerim, soluğu arkadaşlarının yanında alıyordu. Özgür hissedebildiği tek yer arkadaşlarının yanıydı.

Uyanmasına sebep olan telefonu eline aldı. Mesajlar özgürlük elçilerinden geliyordu. Yüzünde bir gülümsemeyle.

“Güneşi doğurup gelicem” dedi.

What do you think?

2 Beğeni
Upvote Downvote
Kahverengi Yazar

Written by Yakup Udül

Keyifli okumalar..

Bir cevap yazın