in

Demir kafes

Max Weber, Yeni Putperestlik olarak tanımladığı bu modern durumu “anlam kaybı” tezi ile vurgular. Yani akla gelebilecek olan her şeyin, kapitalist dünyanın ürettiği bireyin nazarında anlamsızlaştığı ve aklın değer alanlarından kopması ve kendi evrenselliğini kendisinin tahrip etmesidir.

Modern bilinç yapılarının ortaya çıkmasıyla dinî ve metafizik kavramlar arasındaki birlik kopmuştur. Radikal ampirizm karşısında metafizik düşünce savunulamaz hale gelmiş akıl bile birleştirici özelliğini yitirmiştir. Weber, burada aklın karizması düşüncesine karşı çıkar daha çok aklın ölümü düşüncesine yönelir.

Aristo’dan İbn-i Sina’ya, Farabi’den Kant’a akıl, her daim yeryüzünde özünde Allah düşüncesini, ahlakı ve hukuku barındıran birleştirici ve uyum sağlayıcı bir araç iken modern kapitalizmle birlikte vahyin yerine ikame olmuş ve vahye olan inancı bitirmiştir. Akıl, vahye olan inancı bitirdiği gibi en sonunda kendini de devre dışı bırakmıştır. Aklın etkisizleşmesi teoloji ve felsefenin de etkisizleşmesine yol açmış nihayetinde anlam üretecek bir mekanizma kalmamıştır.

Anlam kaybını birlik arayan birey için varoluşsal bir tehdit olarak gören Weber, bunun nedenini de pratik rasyonelliğin işlevini yitirmesine bağlamıştı. Modern toplumda, haz ve başarı esas olunca kültürel yeniden üretim meşru düzeni kendiliğinden ortadan kalktı. Akıl da devre dışı kaldığından felsefe, sanat ve din anlam üretmede kullanılamaz hale geldi. Sosyo kültürel hayat para endeksli hale geldi. Nihayetinde de insan bu anlamsız evrende yalnızlaşan bir birey olarak yaşamak zorunda kaldı.

Weber, rasyonelleşme ve sekülerleşmenin ikinci ciddi tehdidini özgürlük kaybı kavramıyla açıklar. Tüm erdemli duyguların devre dışı bırakılıp başarının ve hazzın ön plana çıkarıldığı bir ortamda bireyin özgürlüğünü yavaşça yok edebilir. Bu yavaşça yok olmayı Max Weber, Baxter’in dışsal dünyaya olan ilgiyi tanımlarken dediği; bir azizin omzundan kolayca atılabilecek eğreti duran bir şal değil, aksine demir bir kafes olarak tanımlar. Ona göre özgürlük kaybı yaşandığında insan demir kafese hapsedilir.

Max Weber bugün modern kapitalizmin artık asketizme ihtiyaç duymadığını ve maddi malların inanılmaz derecede insan hayatında egemen olduğunu belirtmişti. O; bu akıl almaz gidişatın sonunda yeni peygamberler mi gelecek veya eski ideallerin ve düşüncelerin yeniden doğuşu mu olacak? yoksa taşlaşmış mekanik kapitalizm kendi özgüveniyle mi devam edecek? sorularıyla bu gidişata dikkat çekmişti. Weber bu gidişatın sonunda kapitalist kültürün son insanını ruhsuz uzmanlar ve kalpsiz hazcılar olarak tanımlamıştı.

Sonuç olarak, demir kafese benzeterek rasyonelleşme ve sekülerleşmeyi eleştiren Max Weber, kendi içinde bir tutarsızlık sergilemiş ve sekülerleşmenin ekonomi, siyaset, hukuk gibi alanlarda olması gerektiğini savunmuştur. Asketizmin manastırın hücrelerinden çıkarak modern kapitalizme öncülük etmesini dramatize ederek açıklamış fakat bu konuda yeni açılımlar yapmamıştır. Yeni Putperestlik olarak nitelendirdiği bu durumda önce vahyin daha sonra aklın devre dışı kaldığını ve yerini hazzın aldığına dikkat çeken Max Weber bu durumun dizginlenemeyecek bir hal aldığını belirtmiştir.

What do you think?

1 Beğeni
Upvote Downvote

Bir cevap yazın