in

Doğru olan şeyi yapmak

Yazı dizimizin ikinci bölümünde Michael Sandel’in Adalet isimli eserinin ilk bölümünü oluşturan konu olan “Doğru Olan Şeyi Yapmak” bölümünü inceleyeceğiz. Kitabın genel formatı; güncel hayattan örnekler üzerine kurgulayan yazar, bu örnekleri yorumlayarak buradan iyi ve doğru olan şeyi yapmanın neyi gerektirdiğini ifade etmeye çalışır.

İlgili kitabın ilk bölümünde öncelikle 2004 yılında Meksika Körfezinde ortaya çıkan ve Florida’yı oldukça derinden etkileyen bir kasırga örneğinden hareket eden yazar, burada krizi fırsata çeviren benzin istasyonu sahiplerinden, acil olan ihtiyaçları kıtlaştırmaya çalışan ve bu sayede fiyat artışı yaparak bu kriz durumundan nemalanmak isteyen dükkan sahiplerinden örnekler vererek Florida halkının öfkesinin nedenini açıklamaya çalışıyordu. Bu durumdan rahatsız olan ve bir hayli öfkelenen Florida halkı; insanların zor ve ıstıraplı durumundan yararlanmaya çalışmanın insanlar için yanlış olduğunu ifade ediyordu. Florida Başsavcısı da burada halk ile aynı kanaatteydi ve bu konuda somut adımlar atmaya kalkıştı. Çünkü Florida Eyaleti fiyat şişirmeyi suç sayan yasalara sahipti. Kasırgadan sonra başsavcılık makamına iki binden fazla şikayet geldi. Bazıları, şikayetçilerin lehine sonuçlanan davalara dönüştü. Batı Palm Beach’teki Days Inn oteli, fahiş fiyatlar için 70.000 dolar tazminat ve ceza ödemek zorun­da kaldı.

Orta çağda bazı filozoflar ve teologlar, malların mübadelesinin, gelenek ya da şeylerin özgün değerinin belirleyici olduğu “Adil Fiyat” tarafından yönlendirilmesi gerektiğine inanırdı. Fakat ekonomistlerin gözlemlediği piyasa toplumunda fiyatlar, talep ve arz tarafından belirlenmektedir. Böyle bir toplumda “Adil Fiyat” diye bir şey yoktur.

Bu adil fiyat tartışması ile birlikte bunu savunanların karşısında savunmayanların temel argümanı konuya tamamen duygusal yaklaşılması ve normal piyasa işleyişinde duygusallığa yer verilmemesi yatar.

Sandel, burada Charley Kasırgası sonrasında fiyat şişirme üzerine başlayan bu tartışmaların hukuk ve ahlakın zor sorularını ortaya çıkardığını ifade eder. Ona göre: “Piyasanın ortaya çıkardığı fiyatı ödeterek mal ve hizmet satıcılarının felaketten yararlanmaları yanlış mıdır? Eğer öyleyse, hukukun bu konuda bir şey yapması gerekir mi? Satıcıların ve alıcıların seçtikleri anlaşmalara uyma özgürlüğüne müdahale pahasına olsa bile, devletin, fiyat şişirmeyi yasaklaması gerekir mi?” gibi sorular sadece bireylerin nasıl davranması ile ilgili sorular değil aynı zamanda hukukun ve toplumun nasıl düzenlenmesi ile ilgili sorulardır.

Michael Sandel, yukarıda değindiğimiz soruların cevaplanması için adaletin tanımının tam manasıyla yapılması gerektiğini ifade etmiştir. Adaleti tanımlamak için üç doneye ihtiyacımız olduğunu ifade eden yazar, bunları refahı maksimize etmek, özgürlüğü korumak ve erdemi geliştirmek olarak açıklar. Bu kavramların her biri üzerinde detaylıca düşünen bir bireyin adalet tanımına farklı açılardan yaklaştığını ve bu parçaların birleştirilmesi ile birlikte tam bir adalet tanımı yapabileceğini ifade eder.

Refah, Özgürlük ve Erdem Ekseninde Adalet Bakış

Sandel, az önceki örnekte bahsetmiş olduğu olayda muhalif tarafın yani fiyat şişirme olayının yanlış ve haksız olduğunu savunanların özünde iki şeye dayandıklarını ifade eder. Bunlar; refah ve özgürlük kavramlarıdır. İlk olarak, piyasa diğer insanların istediği malları tedarik etmek için insanlara teşvikler sağlamak suretiyle bir bütün olarak toplumun refahını geliştirir. Düşünür burada refahın birçok farklı tanımı olduğunu ama özünde ve toplum nezdinde yaygın kullanım şekliyle refaha ekonomik açıdan yaklaşmış ve refahla ekonomik gelişmişliği eş değer tutmuştur. İkinci olarak, piyasa, mal ve hizmetler ile ilgili mutlak bir değer dayatmaktan çok bireysel özgürlükle ilgilenir. Piyasa, insanlara mübadele edecekleri şeylere hangi değeri vereceklerini seçmek için uygun bir zemin sunar.

Bu saymış olduğumuz iki unsur çerçevesinde olaya göz atacak olursak zor zamanlarda fiyat şişirmenin toplum refahına yararı olmadığı yönünde bir düşünceye sahip olanlar bu işin adaletin refah yönü ele alındığında adaletsiz olacaktır. Çünkü fiyat artışı zor zamanlarda olması nedeniyle bir arz fazlası oluştursa da ödeme güçlüğü çekenler açısından hiçte olumlu bir sonuca yol açmayacaktır. Fiyat şişirme olayının doğru olduğunu iddia edenler ise bu konuda yapılacak olan refah değerlendirmesinin afet durumunda temel ihtiyaçlarının fiyatların aşırı şişmesinden dolayı mağdur olanların da hesaba katılması gerektiğini savunmuşlardır.

Adalet tanımına özgürlük açısından yaklaşacak olursak Sandel, yine aynı fiyat şişirme örneğinden yola çıkarak afet durumlarında piyasaların özgür olmadığını ifade eden görüşlere yer vermiştir. Alıcıların burada özgür olmadıklarını Florida Başsavcının sözlerinden alıntılayarak anlatan yazar burada fiyat şişirme işleminin açgözlülük ile eş değer olduğunu ifade etmiştir.

Bir diğer kavram olan erdem kavramına göz attığımızda Sandel’in burada 18. Yüzyıl’da Kant’tan 20. Yüzyıl’da Rawls’a kadar modern siyasal filozoflar, doğrularımızı tanımlayan adaletin ilkelerinin herhangi bir değer ya da yaşamanın en iyi yolu anlayışına dayanmaması gerektiğini ifade ettiğini ve adil bir toplum her bireyin kendi iyi hayat anlayışını seçebilme özgürlüğünün bu düşüncenin yerine geçebileceğini ifade ettiğini görürüz. Yazar, burada modern adalet teorilerinin özgürlükle başladığını ifade ederken antik adalet teorilerinin değerle başladığını söyler.

What do you think?

3 Beğeni
Upvote Downvote

Bir cevap yazın

Bir Yorum

  1. Firmalar fırsatçıdır. Karını maksimum yapmak için uğraşır. İster normal şartlarda ister olağanüstü durumlarda olsun, kazancını hep arttırmak ister. Olağanüstü durumlarda fiyatların aniden yükseltilmesi gaddarca görülüyorsa da firmalar bunu yapmakta haklılar.

    Halkı düşünecek olan devlettir. Devlet eğer ki olağanüstü durumlarda tavan fiyat uygulamasını yaparsa yani satıcının sattığı ürüne, üst sınır fiyatı belirlerse, bu noktada devreye devletin “adil” olma zorunluluğu girer. Eğer devlet olağan üstü durumda fiyatı belirleyen taraf olacaksa, bunu her zaman yapmalı. Türkiye’de serbest piyasa ekonomisi var. O zaman gaddar dediğimiz firmalar çıkıp; devletin, üzerine 5 katı fiyat koyup satılan ürünlere de karışmasını isteyebilirler. Mevcut piyasada fiyatların adil olduğunu kaç kişi düşünüyor? Bir telefonun, aldığınız bir montun değerini kim düşünüyor? 1 TL üretim maliyeti olmayan kot pantolonlarına 200 tl veren bir millet buna ses çıkartmıyorsa, kalkıp zor anlarda yükselen fiyatlara laf etmeye hakkı yok.

    Burada benim düşüncem. Devlet eğer zor anlarda fiyatı yükselten firmalara karışacak ise bunu sadece zor anlarda değil, her zaman yapmalı. Yok eğer sadece zor zamanlarda yapacaksa hiç yapmasın.