in

Geceyle gündüzün birbirine girmiş akılsızlığı

Yağmurun gürültüsüyle yarı uyanık, vücudumun tamamı ise titreyerek uyanmıştım o gece
O gün saat üçe bile varmamışken gün karanlığı getirmişti sabahtan gecenin sonuna kadar sonra tekrar karardı gökyüzü
O gün saat hiç üç olmamıştı
Gece, gündüze girmişti
Gündüz, geceye hapsolmuşken
Yıl bilmem kaç, ay sonbaharın aylarından biri olsa gerek hava yağmurlu, ağaçlarda bir tane olsun yaprak yok
Hava yağmurlu, ben camın karşısında titriyorum aklımda bir kaç soru
Şuan ayın kaçı, saat kaç, mesela üçü ise gecenin mi, gündüzün mü hepsi şaştı bende, zaten ben de şaştım yoksa hangi insan günlerce yarı puslu bir camın önünde gelmeyecek birini bekler ki
Aklımda bir kaç soru daha var
Aklımda meçhule karışmış bir sen varsın
Sanki yıllardır görmüyorum, ondandır seni kayıp ilan etmem ama aklımdan, gönlümden, gözlerimden
Sen benim en büyük kaybımsın hem seni kaybetmişim hem de sana yenilmiş
Bu yarı yağmur yarı güneşli hava gibi aklım da karışık
Şaşmış gökyüzü halime ağlarken haline güler gibi belki de tam tersi
Gökyüzünde şu karanlığı yaran bir gökkuşağı çıktı da kılım kıpırdamadı
Tek hareketim nefes alıp vermek hala yaşadığımı hissetmemi sağlayan bir göğüs kafesine sahibim
Taşıdığımı bile hissedemediğim bir organ daha, attığını hissettiğim halde içimi açıpda göremediğim, dokunamadığım kalbim gibi
Zaten elim yetse, titremese mesela soğuktan, çıkarırım kalbimi seni oracıkta yok ederim
Ama akılsız bir bene sahibim ben
Aklımı yolun yarısında kaybetmişim geç farkettim mesela seni kaybettiğimi farkettiğim gibi çok geç kalmıştım yine
Senli bir yola girdiğimde yolun başında yalnız bıraktın beni. Sağa döndüm yoksun solumda da yoktun ama solumda bir yerde vardında senin girmediğin bu yolda solumda taşımıştım seni attığım her adımda, kalbimin her atışında, damarlarımın kalbime pompaladığı her damla kanda
Yolumu şaşırmıştım yolun yarısına bile gelmemişken, yoktun sen yokluğun kalbime ağırlık yapmaya başlamışken yoldan döndüm, şaştım, belki şeytana uydum belki de o oldum aklımı kendim çeldim zaten yarım akıllıydım yokluğundan beri
Yağmurun gürültüsü kulağımdan çıkmaz oldu
Senin sesini bile bastırıyor artık, hanginiz daha yakınsınız kulaklarıma
Göğü delipde yere düşen damlalar mı
Adın daha iki dudağımın arasından çıkmamışken bile göğsümü sıkıştıran sen mi
Yorgunluğum bitmek bilmez yolun uzunluğundan mı, yoksa yokluğunda bile vücudumun her noktasında taşıdığım senin ağırlığından mı
Yolun uzunluğu ömrümün süresindendir, ömrüm kadar sürecek her bitirdiğim gün kadar artacak bir yoldayım ben
Senin ağırlığın ise senin ağırlığın değil sensizliğin içindeki sessiz geçen günlerin ağırlığı
Gecenin sessizliğinde durmak bilmeyen yağmurun sesi ve yokluğunun çaldığı türküler hem de senin sesinden hangisi daha ağır gelir insana bilmiyorum
Yağan her yağmurda aklıma sen düşüyorsun
Sesini her duyduğumda camıma bir damla daha yağmur düşüyor kısır bir döngü bu ömür boyu sürecek
Gecenin karanlığını yaran bir şimşek daha ardından gök gürültüsü
Gökyüzü karanlık gökde ne ay var ne de yıldız camdan kafamı göğe kaldırdığımda korkak bir güneş görüyorum sanki
Saat üçe bile gelmemişken bu güneşin işi de ne
Gecem gündüzüm şaştı ben zaten yarım varım, yarım ise yok
Sende kalmışım ben yaradanın emanetini sende kaybettim de kapını çalıpda soramıyorum elim varmıyor titriyor yarı havada yarı ter basmış beni cesaretim yok ne seni görmeye ne de kalan kendimle yaradanın karşısına çıkmaya
Sormaz mı aklına sahip çıkamayan başkasına nasıl sahip çıksın senin yerin yok orada
Senin yerin ateşin en harlanmış olanı
suçunun ağırlığı kadar ateşin içine atıcam seni aklından ne kadar kaybettiysen o kadar da içinde duracaksın ama kül olmayacaksın
Hep rüyasını gördüm bunun, cesaretimin alınmış olması ateşin içine girmeden yanmamdandır
Benim yanmam yolumu şaşırmış olmamdan değilde yok oluşumdan olacak
Her gece bir parçamı önce sende kaybetmem sonra ateşin içinde bulmamdandır

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Turuncu Yazar

Written by Serdar

Bir cevap yazın