in

Talas Savaşının Türk Tarihindeki Yeri

TÜRKLERİN İSLAMİYETE GEÇİŞ VESİLESİ “TALAS SAVAŞI”

Talas savaşı Türk tarihinin dönüm noktalarından biri olarak kabul edilebilir. Türkler bu savaşla uzun yıllar mücadele ettiği Çin’e karşı Araplarla birlik olup,Çinlileri ağır yenilgiye uğratmışlardır. Bu savaşla birlikte Türklerle Araplar arasında sular ısınmaya, ilişkiler olumlu yönde seyretmeye başlamıştır. Bu savaşın sonunda Türkler İslamiyetle tanışmış ve İslamiyet’i benimsemeye başlamıştır.

Türklerin İslam dinini kabul etmeleri asırlarca süren bir teamülün yüksek millî ve siyasî menfaatlerin icabıdır. İslam dini ile temasları 7. yüzyılın ortalarında başlar. 610’da doğan ve 634’de Arabistan sınırını aşan Müslümanlık 7. Yüzyılın sonlarında Horasan’a varmıştır. Burada Türklerle temasa geçmiş birçok Türk Müslüman olmuş halifenin başkumandanlığına kadar yükselmiştir. Arapların Çinlilere karşı kesin şekilde vaziyet almaları, Türklerle Müslümanları yaklaştırmıştır. 10. Yüzyılın ilk çeyreğinde Maveraünnehir tamamen bir Müslüman ülkesi haline gelmiştir.[1]

Türklerle Araplar ilk defa Birinci Göktürk Devleti’nin yıkılması sırasında karşılaştılar. Göktürk toprakları önce Doğu’da sonra Batı’da Çin istilasına uğramış, Batı sınırlarında oturanlar ise Emevî ordularının baskısıyla karşılaşmışlardı. Türkistan ve Afganistan bölgesindeki Türk yabgu, tigin ve tarhanları Arapların ileri harekâtını durdurdular, fakat kendi aralarındaki anlaşmazlıklar yüzünden zayıf düşünce bundan faydalanan Emevî kumandanı ve vâlîsi Kuteybe, Semerkand ve Taşkent’i işgal etti. Bu şehirlerde ilk câmilerin kurulması ile Türkler İslâm dînini görerek öğrenmeye başlamışlardı. Bu sırada İkinci Göktürk devleti kurulup kuvvetlenince Emevî ordularının ilerlemesi durdu, Kültigin buralara kadar gelerek batı sınırını güvenlik altına aldı.[2]

Talas Savaşına Giden Yol

            İkinci Göktürk Devleti’nin 745’te Uygur ve Basmil Türkleri tarafından yıkılması üzerine Araplar’ın karşısında sadece Türgiş Sulu kaldı. Sulu kendi kumandanları tarafından öldürülünce artık Türk ülkeleri Doğu’dan Çin ile Batı’dan ilerleyen Arap Kuvvetleri arasında bir çekişme haline gelmişti. Tam o sırada Emevî Hânedânı iktidardan atılarak yerine Abbâsîler geçti ve Arapların Türkistan siyaseti büyük ölçüde yumuşadı. Öbür yandan büyük Çin ordusu Taşkent’e kadar gelmiş, Çinliler Taşkent Beyi Bağatur Tudun’u hile ile hapsetmişlerdi. Bağatur Tudun’un oğlu Araplar’dan yardım istedi. Ziyad bin Salih’in komutasındaki Abbasî ordusu Talas şehri yakınında Çin ordusuyla karşılaştığı zaman savaşın nasıl sonuçlanacağı kimse bilmiyordu; Çinliler galip gelirse Türkler belki her şeyini kaybedeceklerdi. Araplar galip gelirse en azından Çinliler ’den intikamlarını alabileceklerini düşünüyorlardı.[3]

Savaş

“Talas Meydan Savaşı başladığı zaman Arap ordusu Çinliler üzerine taarruz etti. Fakat Çinliler sayıca çok üstündü, Araplar da henüz hiç bilmedikleri bir milletle savaşıyorlardı. Bu yüzden durum onlar için çok zor olmaya başlamıştı. Tam bu sırada Karluk Beyi savaşı bir tepeden seyrediyor ve Araplar’ın galip gelmesini istiyordu. Müslümanların Çin ordusu karşısında zorlanmaya başladığını görünce emrindeki Türk süvarilerini savaş meydanına soktu. Yandan ve arkadan müthiş bir ok yağmuruna tutulan Çin ordusu neye uğradığını şaşırdı. Bozgun başladı ve Çinliler geriye doğru kaçmaya başladılar. Ama arkalarında Türkler’ in kılıç ve mızraklarından âdeta kalın bir duvarı vardı. O gün akşama kadar Araplarla Karluklular büyük Çin ordusunun tamamını yok ettiler.”[4] TürklerleArapların ilişkileri, Emevîlerin milliyetçi ve dışlayıcı tutumundan dolayı kötüdür. Fakat Abbasîler devriyle birlikte değişen Arap politikası daha hoşgörülü ve ılıman olmaya başlamıştır. Ve arda Türklerle Arapların ortak düşmanı olan Çin faktörünün de olması Arap-Türk ilişkilerini olumlu yönde etkilemiştir.

Sonuç

“Talas Meydan Savaşı’nın sonucu olarak Müslümanlık Maveraünnehir ’de tutunmuş ve Türkler de Çin tehlikesinden uzun bir zaman için kurtulmuş oldular. Artık Araplarla barışmaz bir düşmanlıkları yoktu, onlarla daha müsaid şartlarda ilişki kurabilirlerdi.”[5]

Talas savaşı sonunda iyileşen Türk-Arap ilişkileri Türklerin İslamiyet’e girişinde etkili olmuştur. Fakat  “Türklerin İslamiyet’i kabulü genellikle kendi istekleriyle olmuştur. Çünkü İslam dininin eski Türk inanç ve düşüncesine uygun tarafları çoktu.”[6] Burada Türklerin eskiden beri tek Tanrılı dinleri benimsemesinin etkisi oldukça fazladır. Aynı zamanda İslam dininin ahlâk, etik, nâmus gibi konulara bakış açısının Türklerle örtüşmesi de İslam dininin benimsenmesinde etkili olmuştur.

[1]Durmuş Tatlıoğlu,, “Türkmenistan’da Sosyo-Ekonomik Yapı ve Dini Hayat”,  http://eskidergi.cumhuriyet.edu.tr/makale/256.pdf, [12.03.2013].

[2]Erol Güngör,Tarihte Türkler, Ötüken Yayınevi, s. 64-65, 16. Baskı,  İstanbul, 2011.

[3]GÜNGÖR, a.g.e, s. 64-65.

[4]GÜNGÖR, a.g.e, s. 65-66.

[5]GÜNGÖR, a.g.e, s. 66.

[6]TATLIOĞLU, a.g.m.

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote

Bir cevap yazın

yorumlar