in

Yeni bir güne uyanamamak ve hiçlik !

Sabahları uyanırız. Bazen fırlarız adeta. Ama çok heyecanlanacak bir şey yok. İşe geç kalmışızdır veya okula. Bu daha iyi. En azından hala koşmaya dermanın vardır. Veya memnunsundur işinden, okulundan. Veya birini görmek için istek duyuyorsundur. Bu ikisi çok daha iyi. Yaşıyorsundur. Veya sadece yaşam avuntusu

Peki ya diğer durum ? Sürünerek kalkmak. Sabaha uyanmak için nedeninin olmaması. Zorundalıklar.

Bıraksınlar istersin. Bıraksınlar da orada öylece sonsuza kadar uyu. Seni uyandıran kişilere, durumlara söylemediğini bırakmazsın. Genelde içinden. Ama bir yandan da düşünürsün. Düşünürsün ki uyanmaya değer bir şeyler olsa. Yaşamaya değer. Hergünki monoton sıkıcılığından silkelenmek istersin. Sonra daha güne başlamadan başlarsın gününü planlamaya. Bir de bakarsın aynı monotonluk. Daha da gömülürsün yatağa.

Bunları arada yaşamak her insana biçilmiş olsa gerek. Fakat sık sık yaşamak. Hatta her yeni güne lanet ederek uyanmak.

Dışarıda bir yaşam başlıyor. Bizler başlamadan bitiriyoruz onu. Evet tam olarak biz yapıyoruz. Yaşamaktan çok yaşıyormuş gibiler bizi tüketen. Yaşamıyoruz. Sıfırdayız.

”Hiçbir şey her şey demektir! Güçlenmek istiyorsan, önce köklerini hiçliğin derinlerine gömmeli ve en yalnız yalnızlığınla yüz yüze gelmeyi öğrenmelisin.”

Nietzsche’den. Sıfırda olduğunu düşünenlere…

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Kırmızı Yazar

Written by mortaldance

Anadolu Üniversitesi, 1994

Bir cevap yazın

yorumlar