in

Unutma O da bir dost

İhtişamlı bir Kasım gecesiydi. Ay en güzel yerindeydi. Alacakaranlık tüm insanlara sanki bir umut veriyordu. Kanı titreten bir soğukluk vardı, bir o kadarda sıcaktı sanki. İçim içime sığmıyordu. Sokaklarda dolaşıyordum beni korkutan köpek ulumalarıyla, ama biliyordum bana değildi o sesleniş. Belki göğe belki de bir çağrıydı diğer dostlarına. Sesimi çıkartamıyordum ürkmüştüm. İçim bağrıyordu aslında ama sessiz sakin ilerliyordum.

Gece lambaları çok ışık saçıyordu sanki. Işık gözlerimi alıyordu, karanlık beni içine alsa da kaybolsam diye düşünüyordum. Gözlerim kapalı bir o kadar şaşkın. Hızlı ayak sesleri duymaya başladım. Köpekten kaçan birini gördüm. Sert esen rüzgardan kaçtığını düşünmüştüm. Soğuktu… Köpeği gördüm, bir anda duruldum. Ürktüm.

Köpek karşıma dikilmiş bana bakıyordu. Sanki birini kovalamıyordu. Çok çaresiz gibiydi. Titrediğini gördüm, o da benim üşüdüğümü. Anlıyordu galiba beni. Sevmeye çalıştım, geri çekildi. Kendini korumaya çalışır gibiydi. O an anladım, köpek birisini kovalamıyordu o insan öyle düşünmüştü. Halbuki o köpek sert kasım gecesinde soğuk rüzgarlardan kaçıyordu. Anlamıştım, ve inatla üzerine gidip sıcak paltomdan elimi çıkarıp, köpeğin sıcak tüylerine koydum. Birazcık onu ısıtmaktı amacım, yalnızdım o da yalnızdı fakat beni sıcak bir yuva bekliyordu ama onun sığınacağı herhangi bir yer yoktu. Sevdikçe sevdim, annemin küçükken ” Sevme o iti kirlidir, pistir, bitlidir. Çek elini üstünden.” diye bağrışlarına inat sevdim. Düşünmeden, kaygılanmadan, zevkle isteyerek sevdim. Gözlerimin içine baktı, teşekkür eder gibiydi. Ama sevdiğim için değildi sanki. Diğerleri gibi olmadağım içindi. Ondan korkmadığım, kaçmadığım için belki. Hoşt diyip taş atmadığım içindi belki de. Bilemezdim ama şundan emindim. Teşekkürünün sebebi açık ve netti ona değer verip, hor görmeyip korkutmadığım içindi.

Elim üşümüştü, elimi tüylerinden çekip yola doğru koyuldum. İlerlemeye devam ettiğim sırada  arkama baktım ve beni takip ediyordu. Durdum o da durdu. Güldüm, arkasına döndü. Devam ettim ancak arkamdan geldiğine emindim. O eminlikle ilerlerken köpek ulumaları devam ediyordu. Artık ürkmüyordum, gözlerim açık ve gece lambaları artık bana küçük bir fener ışığı gibi geliyordu. Benim arkamda bir dostum vardı. Daha da yakınlaşmıştı, beraber yürüyorduk. Evime de çok yakınlaşmıştım. Onunla ilerlerken bir yandan da sohbet edıyordum . Tabi ki sadece ben konuşuyordum. Eve geldim. Teşekkürü bu sefer ben etmem gerekiyordu . Eve girdim annem açtı kapıyı, ve oh beee dedim. ”İnsanın yuvası gibisi yokmuş be” diyip yattım koltuğa. Çayımı yudumladım, bitirdim. Ve düşünmeden o yorgunlukla uyudum.

Bana eşlik eden dostumu düşünmeden, umursamadan uyudum…

İnsanlar, ne bencil demi değerli okur. Bana güven veren bir dostunu 2 dakikada olsa düşünmeden uyuyabiliyor. Umarım hikayeden bir anlam çıkarıp hayatınıza uygulayabilirsiniz. Karşılıklı istek üzerine bir hayatı unutup, dostluğa önem veren arkadaşlıkları kazanmanız dileğiyle…

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Kırmızı Yazar

Written by Ömer Faruk DAŞ

Adımı biliyorsunuz zaten yine yazıp sizi oyalamak istemiyorum. On sekiz yaşındayım. Lise öğrencisiyim. Basketbolcuyum. Hayatta idalleri olan ve o yolda ilerleyen birisiyim. Kitap okumayı çok sevdiğimden bende bi yazarlık yapmaya çalışayım dedim için buradayım. En büyük hayalım Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde okumak. Yorumlarınızı çok değerli bulduğumdan, bekliyorum...

Bir cevap yazın

Bir Yorum