in

Bir insan bir insana elbet yeterdi.

Hepimiz sandalye tepesinde, masa başında, çok bağlayıcı sandığımız muhabbet içinde sıkıntımızı belli etmeden saatlerce durduk. Dizlerini kırıp betona oturdun. Böyle bir şey senden beklenirdi, o yüzden hiçbirimiz yadırgamadık senin için boş duran sandalyeyi. Yeni fark ediyorum, sen o sandalye dolsun diye betona oturmuşsun, ve hatta ciğerin o gün yanmış soğuktan -da bir daha düzgün-derin nefes alamaz olmuşsun. İki saniyede bir benle Ayten’in olduğu tarafa dalıp duruyordun. Bana mı yoksa O’na mı baktığını kestiremedim ve bu yüzden Ayten ne dese anlar gibi yapıp aslında tek kelimesine konsantre olamıyordum. Sanırım eski komşusunun nasıl evi terk ettiğinden ve biraz da okulun ne kadar kötü gittiğinden söz ediyordu. Aklımda kime baktığını öğrenmek için deliren bir şeyler büyüdü. O balkonda oturduğumuz 4 saat boyunca tek düşünebildiğim kime baktığın, şayet bana bakıyordun ise de güzelliğimden mi çirkinliğimden mi yoksa suratımdaki olası polenden mi dikkatini çekebildiğim idi. Ama bunun gibi iki aşamalı düşünceler adamı ya deliliğe ya da soğukluğa zorlar. Ve sen bunu çok iyi biliyordun.Belki ikimize de bakmadın, belki tek gördüğün Ayten oldu, belki burnumun sol tarafındaki yara izine takıldı yine gözün ya da sadece yarın ne yapacağını düşünüyordun. Ama bu belkilerin ortasında, aklımdan haykırıp dilime dökülecek gibi olan tüm düşüncelerin kalbime battığını hissettim. Öyle yanı başına çöküp oturmak istedim. Ellerine tükenmez kalem bulaşmış; belki beni yazmışsındır dedim.Gözlerin solmuş belki beni ağlamışsındır, belki dün gece rüyanın bir yerinde beni de görmüş, sabah kalkınca aklın buna takılmıştır. Yanına oturayım ve ellerinden başlayarak en çocuk haline sarılayım istedim.Bu kadar afili anlattığıma bakma, bunların hepsi birkaç dakikalık hisler.Birkaç ay önce sana anlatır gibi olduğum ama çekindiğim için sen hariç herkese yakıştırarak gizlediğim hisler.Ben de farkındayım kira gününün yaklaştığının, arabada benzin kalmadığının, amcamın hapse girdiğinin, evde ekmek olmadığının, haftaya o hep istediğim konsere gidemeyecek olduğumun, bazı şeyler için ne kadar savaşır isem savaşayım kanın hep benden döküleceğinin.. Farkındayım bu kısalttığın cümleler sana da dokunuyor. Canını sıkıyor. Başka şeyler olsa, anlamsız ve öyle gündelik; olsalar da saatlerce konuşsan. İnsan çok sık kendine denk geliyor her şey normal seyriyle herkes için aynı ilerliyorken. Köşe başlarında, otobüs duraklarında, dondurmacılarda, kafe masalarında, bir ayrılıkta, bir kavuşmada, ağrı sızı arasında, kahkaha sırasında ve bir yalana inanırken çok sık kendine denk geliyor da inkar etmeye çalışırken hep yeni baştan yitiriyor gerçekten olduğu kişiyi. Yitip gidenlerin arasında sen de ayaklanıp kendimi buldum, geldim kendime diyemiyorsun. Ellerine tükenmez kalemler de bulaşsa, ellerinden bir kalbin kırgınlığı da sorumlu olsa; sen oturduğun her yerden kendine bir adım daha uzaklaşıyorsun.

Bir zaman sonra Ayten mi ben mi yoksa başkası mı diye düşünmeyi bırakıyorum. Bir süre sonra seni düşünmeyi bıraktığıma ikna oluyorum. Sorun değil, uzaktasın ve uzaktan kokunu duyamıyorum. Ama o süre, dünyanın en boşa geçmiş zamanı oluyor. İsraf oluyor, işkence oluyor, ikiyüzlülük oluyor, korkaklık oluyor, mağlup gelmek ve vazgeçmek oluyor. Böyle böyle kendimle bağımı da koparıyorum. Daha fazla geçecek olan zamanlardan da sorumlu tutmuyorum kendimi, bir gün tekrar görüştüğümüzde içimde ne olursa olsun gözlerine asla bakmayacağım gerçeğinden de.

Senin için attığım adımları toplayacağım sokakları çizdim kağıda. Yandığımı çok hissedemedim başta ama ellerime kül bulaşıyordu. Düpedüz aptallıktı benimki. Bana bunu neden yaptın diye soracak bir çift göz aramaktı ya da. Öylece oturdum. İnanmıştım. Bu kez daha iyi anlamıştım. Öyle sanmıştım. Hani inanırsak hala gerçekti mucizeler? Topuğum ile ezdim bunları. Düştüm, itildim, çirkinleşiverdim aynalarda ve sonunda burnum kanadı. Ben seni yenemem demiştim, neden benimle savaştın? Teslimdi adı. Aittim, çok gençtim belki ama çok geçti, ait olabildim. Ellerim hep havadaydı.İndirsem sarılamaz idin. Koşmuştum buraya, sana. Son otobüse yetişir gibi.

-yetişemiyordum. Çoktan binip gitmeyi tercih etmiştin.

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Kırmızı Yazar

Written by Melis Erdoğan

Sayın okur,bi yerlerde yaşıyorum ama oralara hiç ait olamıyorum.Bilmek istediklerini sor,çekinme.
ve kendini bu kadar hırpalamana değmiyor hiçbiri, boşver.

Bir cevap yazın