in

Sabahın Seherinde

Bir sabah…

Bahar geldi… İçimizde çiçekler açtı. Güneş tenimizi ısıtıyordu. Söğüt yaprakları büyüyecek, gök yüzünü çevirecek. ”Baharın akıbetine.”

Kenger çiçeği gibi tatlı bir koku geldi burnuma. Gün aydınlığında parlamak üzereydi. Gün ışığı gözkapaklarıma süzülmüştü. Kızılımsı rengine bürünmüştü, gök…

Denizin beti benzi atmıştı, kasvetliydi. Yelkenlerin parlaklığı, denizin gri-mavi renkleri üstünde belirgin duruyordu…

Yanık yaralarıma, soğuk kaldırımlarda toprağa hükmediyorum. Onun silüetini gördüm karşımda; yanına doğru adımladım. Sevdiğinin gülümsemesi derinlerini merak ettiren bir Deni misali… Gözünün karalığı havadan karaydı. Üstelik Batı ufku alevlere boyanmıştı…

Bakışları tuzlu suyun bedenini yaktığı günü yakıyordu. Hiddetli bir rüzgar uğultusu sardı etrafımızı…Yüksek arkalıklı eski sandalyemize oturduk. Gözlerimi kapattım… Kuşların cıvıltısını, yerdeki kumların fısıltılarını, hışım eden rüzgarı dinledik…

Deniz adeta kavga eder gibi dalgasıyla karaya çarpıyordu. Gözlerimi açtım, ona baktım. Sanki aynaya bakıyor gibiydim. Kendimi omuzlarına bıraktım. Denizin göğe karıştığı puslu çizgiye diktim gözlerimi. O an tarif edilemezdi ama çoğalıyordum… Mutluluk tohumu yeşeriyordu içimizde… Göğün maviliğine kapılıp uykuya daldık …

What do you think?

2 Beğeni
Upvote Downvote
Kırmızı Yazar

Written by Buket Gayuk

Bir cevap yazın

yorumlar

  1. Doğru. Bu da bir bakış açısı. O zaman yorumumu değiştiriyorum.
    Bana uzun olması gerektiğini düşündürttüren ama aslında kısa olmasından kaynaklı güzel olan yazınızı çok beğendim. Yazı kısayken uzun, uzunken kısa gibi olmuş gibi. Belki de uzunken kısa, kısayken uzun. Tam bana kısaymış gibi gelmişken yazının beynimde uzadığını fark ettim. Beynimde yazınızla uğraşırken yazının bittiğini fark ettim. Sanırım bu noktadan kaynaklı yazı bana keyif verdi. Beni bu kasvetli düşüncelere sevk etmeyecek kısa gibi kısa ya da uzun gibi uzun hikayelerinizle buluşmak üzere.