in

Rüya Günlüğü

Garip bir yerdeyim rüyamda. Bahçesi var. Büyükçe bir meydandan aşağı doğru yürüyorum. Yol dönüyor aslında, ben düz gittiğimi sanıyorum ama farkında değilim kendi etrafımda döndüğümün, dünya gibi. Yabancı bir yer burası ama yolda gördüğüm insanlara selam verecek kadar da tanıdık. Çokça tanıdık var, hepsi yabancı. Sanki biliyorlar buranın farklı bir yer olduğunu. Benim rüyama ziyarete gelmişler gibi. Sanki mahşer yeri gibi ama zulüm yok, korku yok. Ölmemişiz de almışız bavulumuzu seyahate çıkmışız gibi. Üzerimde bir hırka, cepleri dolu. Öyle ağırlık yapıyor ki, yoruyor beni. Çıkarıp atayım diyorum bana ağırlık yapan şeyleri. Bir bakıyorum ki, ceplerimdekiler varoluş sebeplerim. Atamıyorum da ama bana yük oluyor yolda varoluşumun sebepleri. İnsan cebinde yüküyle gelmez ki rüyasına! Artık hırka giymem ben de geceleri yatarken.

Varoluşumun yükü cebimde ağır ağır yürüyorum meydanda. Tanıdık bir simaya rastlıyorum. Selam veriyorum. Fark ediyorum ki konuşan ben değilim. Söylemek istediklerim ben konuşmadan dökülüyor dilimden. Farklı bir dilde yapıyorum bunu üstelik. Hiç bilmediğim bir lisan ‘merhaba’ diyor tanıdık bir simaya. O da bambaşka bir dilde cevap veriyor bana. İlginçtir ki, anlıyorum hepsini. Şaşkınlığımdan unutuyorum konuşmayı, bilmediğim bir dili konuşurken. ‘Burada böyle’ diyerek alışmaya çalışıyorum.

Ben düz gidiyorum, yol dönüp duruyor. ‘Sanki mahşer yeri’ hissi geliyor bana yeniden. Emin oluyorum tekrar. Sanki mahşer yeri ama güneş açmış, insanlar gülüyor, tatile gelmiş gibi herkes. Yine de mahşer yeri, ya da ilkokulun ilk günü gibi. Birazdan olacaklardan bihaber herkes. Ben yürürken gittikçe ağırlaşıyor ceplerim. Sanırım asıl mahşer yeri ceplerim. Üstelik bir merdiven çıktı karşıma. Giderek ağırlaşan yüküm ve ben tırmanmalıyız şimdi. Eziyet çekiyorum sanki ama etrafımda gördüğüm insanların heyecanını bozmamak için mutlu gibi davranıyorum ben de. O kadar numara yapıyorum ki, inanıyorum ben de bir süre sonra mutlu olduğuma. Mutluyum, mutluluğunuzu bozmamak pahasına!

Dönmeyen sahte kavşağımı geçtim sonunda. Artık bir binanın içindeyim. Anlatamıyorum, anlayamıyorum; geçmişimden bir yer mi burası yoksa geleceğimden ya da gerçekten mahşer yeri mi? Tanıdık insanlar görüyorum yine. Hepsi birbirinden çok uzak olan insanların bir arada olmasına anlam veremiyorum. Bunca kalabalığın içinde anlam verebildiğim biri vardır diye düşünüyorum. Yürümeye devam ederken aslında gözlerimle o kişiyi arıyorum. Bulabilsem paylaşırız ceplerimdekileri. Çünkü artık ben yürümekte çok zorlanıyorum.

Çokça tanıdık var, hepsi yabancı. Teker teker kaybolmaya başlıyor suretler, ben daha aradığımı bulamadan. Sanırım mahşer falan hikâye. Gerçekten okulun ilk günündeyiz ve zil çaldı. Herkes sınıfına dağılıyor. Birden tenhalaşıyor her yer. Güneş tepede hâlâ ama kimseyi ısıtmıyor.

Rüyamda olduğumu fark ettim sonra. Unutmuşum. Uykuyla uyanıklık arasında bir ses duyuyorum. ‘Yine gel’ diyor. Kendi rüyama davet ediliyorum. ‘Gelirim’ diyorum.

Ceplerimdekileri bırakacak yer bulabilirsem gelirim.

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote

Bir cevap yazın